Ana içeriğe atla

Kayıtlar

SÖZÜN BİTTİĞİ YER: BİR KÜLTÜREL KOD OLARAK "HAYIRLISI"

SÖZÜN BİTTİĞİ YER: BİR KÜLTÜREL KOD OLARAK "HAYIRLISI" Bir an için durun ve bir doktorun muayenehanesinin kapısında beklediğinizi hayal edin. Önemli bir tahlilin sonucunu bekliyorsunuz. Ya da ter içinde kaldığınız bir iş görüşmesinden çıktınız, telefonu bekliyorsunuz. Veya yeni bir ilişkiye başlarken hissediyorsunuz: "Acaba sonu ne olacak?" Tüm bu anlarda, modern planlamanın, rasyonel düşüncenin ve kontrol arzusunun son bulduğu o sınır çizgisinde, dudaklarımızdan neredeyse otomatik olarak tek bir kelime dökülür: "Hayırlısı." Peki, bu kelime o anda tam olarak ne anlama gelir? Bir dua mı? Bir teslimiyet mi? Bir temenni mi? Yoksa bir vazgeçiş mi? Cevap: Hepsi ve hiçbiri. Gündelik dilde kullandığımız ifadeler, aslında bir toplumun kolektif zihniyetini, korkularını, umutlarını ve dünyaya bakış açısını yansıtan en berrak aynalardır. Eğer bu doğruysa, "hayırlısı" kelimesi Türkiye toplumunun ruh halini gösteren en karmaşık, en parlak ve en buğulu aynadır...

"Arabeskin Aforizma Şarkıları-4- Yıkıla Yıkıla": "Kötüysem, Düşkünsem Kime Ne Bundan?": Bir Şarkıdan Çok Daha Fazlası

  Bir şarkıyı 'söylemek' ayrıdır, o şarkının 'ruhu' olmak ayrı. Müslüm Gürses, bir şarkıyı seslendiren değil, o şarkının bizzat ruhuna dönüşen, o şarkıyla et ve tırnak olan bir sestir. "Yıkıla yıkıla yaşayan benim" dizesiyle damarlarımıza giren ve "Kötüysem, düşkünsem kime ne bundan?" nakaratıyla toplumsal tabulara bir mızrak gibi saplanan bu eser, basit bir arabesk parça, bir ağıt olmanın çok ötesindedir. Bu şarkı, acının, dışlanmışlığın ve birey olmanın en ham, en filtresiz, en "HD" halidir. Müslüm Baba'nın çatallı ve acıyla yoğrulmuş sesiyle birleştiğinde, bu şarkı dinleyenin kalbine bir "itiraz" olarak yerleşir. Bu bir çaresizlik ilanı değil, tam da çaresizliğin göbeğinden doğan bir meydan okumadır. Gelin, bu "yıpranan", "kahrolan" ama asla teslim olmayan ruhun portresini katman katman açalım. Önce sözlerdeki edebi güce bakalım. Şarkıdaki kelimeler yalın gibi görünse de, inanılmaz güçlü imgelerle dolu. ...

Eric Fromm'un Özgürlükten Kaçış Eseri Üzerine

  Modern İnsanın En Büyük Bilmecesi: Özgürlükten Kaçış Erich Fromm'un "Özgürlükten Kaçış" eseri, günümüz insanının karşılaştığı derin bir çelişkiyi gözler önüne seriyor: Geleneksel bağlarından kurtularak daha özgür hale gelen insanlık, neden bu özgürlüğün getirdiği yükten kaçma eğiliminde? Fromm, bu soruya modern insanın kişilik yapısını bütüncül bir şekilde ele alarak yanıt arıyor. Toplumsal süreçlerin temelinde birey yer aldığı için, bireyin korkularını, arzularını ve düşüncelerini anlamak, toplumsal dinamikleri kavramak adına büyük önem taşıyor. Özgürlüğün İki Yüzü: Kurtuluş ve Yalıtılmışlık Fromm'a göre özgürlük, modern insan için iki anlam taşıyor. Birincisi, geleneksel otorite ve toplumsal yapıların kısıtlayıcı bağlarından kurtulmak. Orta Çağ'da birey, feodal sistem, loncalar ve Kilise gibi köklü yapılar içinde belirli bir yere sahipti. Bu yapılar ona güvenlik veriyor ve bir bütünün parçası olduğunu hissettiriyordu. Ancak bu bağlar aynı zamanda bireyi sınırl...