Ana içeriğe atla

Kış Uykusu Filmi Üzerine

Kış Uykusu Filmi Üzerine


Filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan. Üç Maymun filmiyle Cannes film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü aldı. Ödül töreninde yaptığı konuşmada "Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum" demişti. Bu sözden çok etkilenmiştim. İnsan öyle bir söz söylemeli ki sözün makamı, mekânı, muhatabı ve mahiyeti bir bütünlük oluştursun. Bana göre bu söz böyle bir bağlamda söylenmişti. ‘Kış Uykusu’ bu ‘Bilge kişinin son filmi’.
Yaklaşık 4 saat süren film insanı içine çekiyor ve onu aynanın karşısına geçiriyor. Film uzun diyaloglarıyla toplumda var olan sınıf çatışmasına varlıklı entelektüel kesimle fakir ama onur ve gururuna düşkün Anadolu insanının ilişkiler ağı üzerinden ışık tutuyor. Birey ve toplumun yakıcı sorunlarını uzun ama etkili diyaloglarla gün yüzüne çıkarıyor.
İnsan hayatta uğraştığı, yaptığı şeylerle ya kendini bulmak yahut bütün bu uğraşları kılıf olarak kullanarak kendinden kaçmak ister. İnsan eylemleriyle kendini arar bir taraftan. Bir kitap okuduğunda, bir film izlediğinde veya bir müzik eseri dinlediğinde kendi izini sürer. İnsana aradığı, ifade edemediği, gizlediği ve bir çocuk gibi içinde büyüttüğü ‘kendini’ bulduruyor film.
Diğer taraftan insan bazen yaptığı, uğraştığı işlerle kendinden kaçmak ister. Yüzleşmek istemediği, geçiştirdiği ve farklı bahanelerle üzerini örttüğü dert, keder ve sorunlarla karşı karşıya gelmek istemez. Film bu yönüyle kendinden kaçanları tutup getiriyor, onları aynaya baktırıyor ve kendilerinden kaçarken nasıl yakalandıklarını onlara aşikâr ediyor. Arayış ve kaçış insan hayatının bütün serencamının adıdır aslında.
Entelektüel sınıfın dine ve dindara yaklaşımını aydın-imam ilişkisi üzerinden ustalıkla sahneye yansıtıyor. Bir yönetmen Anadolu’nun bir köşesinde imamlık yapan kişinin çekingenliğini, fedakârlığını, çelişkiler yumağına dönen sorunlara çözüm arayışını, saflığını vb. özelliklerini ancak bu kadar sahici şekilde sahneye koyabilir.

Filmdeki Uzun diyaloglardan kısa kesitler....
‘Kendimi kandırma eşiğim, keşke senin kendini kandırma eşiğin kadar düşük olsaydı.’
‘Yardımlaşmak, aç köpeğin önüne kemik atmak değildir, En az köpek kadar aç olduğunda kemiği onunla paylaşmaktır.’
‘Sen acı çekmemek için kendini kandırmayı tercih ediyorsun.’

‘Sen oyuncu olduğun için sahici olmayı beceremiyorsun.’

HAYRETTİN GÜL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...