Ana içeriğe atla

Yorum ve tepki


   Varlıklar arasında farklılık ve çeşitliliğin  temel olduğu görülmektedir. Detaya inildiğinde ağaçların yapraklarından gökyüzünde uçan kuşlara oradan denizdeki balıklara kadar hayvan, bitki ve cansız varlıkların her birinde farklılığın tezahür ettiği görülmektedir. Varlığın en şereflisi olan insanda bu durum daha karmaşık bir hal almaktadır. Fiziksel farklılıklar başta olmak üzere karakter, düşünce, algı, inanç, ideoloji ve yorum farklılıkları insanlarda görülen bir olgudur. Nitekim Kur’an’da bu olgusal durumlar  şu şekilde yer almıştır: ‘…………….dilllerinizn ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.’(Rum/22)
‘Allah dileseydi onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. ………..’(Şura)
‘Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?’(Yunus/99)
Yukarıdaki ayetlerden Allah’ın, insanların etnik kökenlerini ve dillerini farklı kıldığı gibi hem dünya hem de ahiret hayatlarını ilgilendiren din ve inanç konularında da herhangi bir dayatma ve zorlama yapmadığı görülmektedir. Din ile ilgili hususlarda akla kapı açıp tercih hakkını insanın elinden almamak bir esas olduğu gibi dünyevi ve ideolojik konularda da bir çoğulculuğun ve çeşitliliğin olması gerektiği apaçık ortaya çıkmaktadır.
Her bir insan tek başına bir dünyadır. Bireyin içinde bulunduğu sosyokültürel, tarihsel, dinsel, ideolojik dünya, onun bütün varlığa karşı bakış açısını ve perspektifini oluşturmaktadır. Bu bakış açısı ve perspektif bir gözlüktür adeta. Bu gözlüğe sahip olan kişi, bulunduğu yerden, bulunduğu koordinatlardan olay ve olguları değerlendirir, anlamlandırır ve yorumlar.
Her birimiz bireysel ve toplumsal referanslarımızın oluşturduğu gözlüklerle olay ve olguları yorumlarız.  Herhangi bir konu hakkındaki algı, düşünce ve yorumlarımızı sosyokültürel, dini ve ideolojik bagajımız belirler. Tam da bu noktada varlığa, olay ve olgulara hangi yorum çerçevesi ve şablonuyla baktığımız önem kazanmaktadır. Yorum dünyasında daha önce oluşturulan hazır şablonlar ve kategoriler mevcuttur. Bu kategori ve şablonların içeriği gündelik hayatta olduğu gibi sorgulanmadan kabul edilen bir takım bilgi setlerinden oluşmaktadır.
 Gündelik hayatta aykırı bilgi ve düşüncelerle karşılaştığımızda yaptığımız şey, bu yeni ve farklı olan gerçekliği hazır şablon ve kategorilerden birine dâhil ederiz. Genelde o yorum veya bilgi karşısında kendi düşünce ve bilgi içeriğimizi sorgulamayı aklımızdan geçirmeyiz. Ayrıca bu aykırı bilgi ve yorumlara karşı farklı düzeylerde bir takım tepkiler veririz. Bu tepkilerden birincisi şahit olunan aykırı bilgi ve düşünceyi okuma, anlama gereği duymadan reddetme eğilimidir. Reddetme eğilimi kendi içinde bilgi seviyesinin yetersizliğini ve kolaycılığı barındırmaktadır. Çünkü bu zamana kadar bildiklerimizin haricinde duyduğumuz şeyin doğruluğunu öğrenmek çaba ve gayret ister. Gayret ve çaba göstermeksizin aykırı bilgiyi alelacele kategorize etmek ise kolaycılıktır.
İkincisi salt reddetmekle kalmayıp hakaretle karşılık vermeye hatta oradan fiziksel saldırıya kadar gidebilir. Hakaret ve saldırganlığın başladığı nokta hem bilgi hem de karakter fakirliğinin göstergesidir aslında.
Üçüncü tepki biçimi ise durduğumuz yeri ve perspektifimizi değiştirerek bize göre yanlış yorum ve bilgiyi kendi bağlamında anlamaya çalışmak, sahih bilgi ve salim aklın ışığında ifrat ve tefritten uzak dengeli bir yoruma ulaşmaktır. Bu aşamada bütün anlama,  değerlendirme çaba ve gayretine rağmen söz konusu bilgi bize aykırı ve yanlış gelebilir. Ama kabul edilmeyen bu düşünce ve yoruma karşı bizim tepkimiz hakaret ve şiddet içerikli bir davranış değil, olması gerektiği gibi yine bilgi ve düşünceyle cevap vermektir.
Günümüzdeki bilgi, yorum ve değerlendirmelere karşı verilen tepki çeşitlerine bakıldığında özellikle ideolojik ve dini konularda savunduğumuz ahlaki ve insani değerlere yakışmayacak tepki biçimlerinin varlığı dikkat çekmektedir. Tepkilerimizde kullandığımız dil ve üslup iç dünyamızı ele vermektedir. Zira insan Mevlana’nın ifadesi ile  dilinin altında gizlidir.

HAYRETTİN GÜL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...