Nurettin
Topçu, üstadın ifadeleriyle aydını
oluşturan uyanık şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya
çalışan mütecessis bir münevverdir. Topçu merhum aynı zamanda kendi kafasıyla
düşünen, kendi gönlüyle hisseden
kişidir. Topçu, Avrupa’yı görmüş, doktorasını Fransa’da yapmış biri olarak
yönünü şaşırmamış, istikametini korumuş, kendi toplumuna yabancılaşmamış,
Doğu’yu ve Batı’yı da bilen biridir. Tanzimat devrinden itibaren devam eden
süreçte Avrupa görmüş aydınların çoğu kıblelerini şaşırmış, tarihini, aidiyetlerini,
mukaddes değerlerini küçümsemeye başlamışlardı.

1.’Büyük
adam eseriyle hayatını birleştiren adamdır’.
2.Büyük
adam münzevidir. Çünkü ilham perisi yalnız yaşayan ruhların ziyaretçisidir.
3.Büyük
adam ‘vakar dolu bir alın, hayâ dolu bir çehre; şiddet dolu bir bakış, iman
dolu bir sine’
Topçu,
münzeviliğe vurgu yapıyor, Akif’i, ruhunun huzurunu yalnızlığında bulan batılı
düşünürler Rousseau; çölde büyük yalnızın imanı içinde yalnız başına ölmenin
hasretiyle yanan Lamartin’le kıyaslıyordu.
Topçu,
duyduğumuzu vehmederek yaşadığımızı, duygusuzluğumuzun farkında olmadığımızı ve
en az sahip olduğumuz duygunun gerçekliğin duygusu olduğunu belirtiyor. Bu
noktada okuyucuyu kendi hayatındaki en merkezi kavramlarından olan, bir anlamda
duygunun bir dışavurumu olan ‘Hareket’e
çağıran Akif’in dizelerine yönlendiriyordu:
Âlemde ziyâ kalmasa, halk
etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
HAYRETTİN GÜL
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
HAYRETTİN GÜL
Yorumlar
Yorum Gönder