Ana içeriğe atla

Seksenler Dizisi Üzerine


Ailemle Almanya’da ikamet ederken  başlamıştı Seksenler. Bir Anadolu ailesinin anne, baba ve çocuk rolleri ile kardeşler, komşular ve mahalleli arasındaki ilişkiler eksik ve fazlasıyla çok güzel bir biçimde ekranlara aktarılıyordu. Cumartesi günlerini geçmişin izlerinin takip edileceği bir zaman dilimi haline getirmişti adeta. Başladığından bu yana ailecek izlediğimiz bir yapım oldu Seksenler.
Özellikle mahallenin üzerine kurulduğu merkezi aile ve mahallelinin  örnek tavır ve davranışlarıyla her hafta birey ve toplumun bir sorununa odaklanması en azından haftada bir gün içimizde taşıdığımız ama unutulmaya yüz tutmuş sevgi, şefkat, yardımlaşma, dayanışma, fedakarlık, birlik, beraberlik vb. niteliklerin bir kez daha farkına varmamıza yol açıyordu. Ortaya konulan yapımı daha çekici kılan unsurlar elbette içinde barındırdığı başta komedi, dram vb. unsurlar gelmektedir. Sahici ilişkiler ve olayların örgüsüne dayanan dizide  başta komedi ve lirizm zenginlik katıyordu. Her hafta başka bağlamlarda yinelenen motto cümleler sırıtmıyor, her defasında orjinalliğini muhafaza ediyordu.
Fehmi Baba’nın olgu ve olaylara bakışının farklılığı ve ortaya çıkan problemleri kırmadan dökmeden pratik bir şekilde çözmesiyle adeta sosyal çevresinin itibar ettiği, güvendiği, müzakere ettiği bir büyük portresi çiziyordu. Eşi Rukiye’nin hem eşine ve çocuklarına hem de mahallenin diğer kadın sakinleriyle ilişkileri oldukça güzel yansıtılıyordu ekranlara. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın karakteristiklerinden olan kadın erkek rolleri bağlamında Rukiye’nin karşı karşıya kaldığı problemler ve çelişkilerin üstesinden gelmede gösterdiği performansın takdire değer olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Geleneksel bir Türk ailesinde olduğu gibi dini unsurlar gündelik ve hayatın tamamını kuşatacak tarzda olmayıp geleneksel dindarlığa göndermede bulunan tarafıyla yer alıyordu. Özellikle ramazanlarda ve bayramlarda  dini ögeler ön plana çıkıyordu.
Bu sezon biteceğini duyduğumda içimde tarif edemediğim bir hüzün ortaya çıkıverdi birden. Çünkü her hafta mümkün olursa  aile fertlerimizle birlikte izliyor, bizlere her defasında yerine getirdiğimiz rollerin idealini hatırlatıyor ve en sonunda bütün yolların sevgi ve saygıya çıktığını gösteriyordu.

Bu dizide  emeği geçen herkese teşekkür ediyor ve benzeri yapımların devamını bekliyoruz.

HAYRETTİN GÜL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...