Ana içeriğe atla

ADI ÜSTÜNDE: İMAM-I AZAM -2-

Tarih bize anlatıyor ki, Ebû Hanîfe servet sahibi,
varlıklı bir ailede yetişti. Babaları tacirdi. Onların
yünlü ve ipekli kumaş ticâreti yaptıkları anlaşılıyor. Bu
ticaret çok kârlı bir işti. Ebû Hanîfe atalarından kalan
bu işe başladı. Gençliğinde çarşı-pazara gidip gelirdi.
Ulemanın dersine devam etmezdi. Şabî ona ilim meclislerine
devamı tavsiye etti. Bunun üzerine o da ilme
sarıldı, fakat ticaretten büsbütün ayrılıp vazgeçti mi?
Bütün rivayetler onun ticareti bırakmadığını
söylemektedir. Hayatının sonuna kadar ticaretle meşgul
olmuştur.
Ebû Hanîfe, tâcîr olarak halka olan ticarî münasebet ve
muamelelerinde dört vasıf taşır ki, bunlar onu doğru ve
namuslu tüccar arasında örnek olarak göstermeğe
kâfidir. Ulema arasında en yüksek mevkide olduğu
gibi ticaret ahlâkında da böyledir.
1- Son dertle kanaatkar, gönlü zengindi. İnsanları
fakir yapan tamahkârlıktan onda eser yoktu. Bunun
sebebi, belki de zengin ve varlıklı bir ailede vetişmiş
olmasıdır. İhtiyaç zilletini tatmış değildi.
2- Son derece emanete riayet ederdi. Emanet
hususunda çok titizdi. Hıyanet nedir bilmezdi.
3- Gayet cömertti, eli çok kaçıktı. Cimrilik ondan
uzaktı.
4- Son derece dindardı, çok ibadet ederdi. Gündüzleri
oruç tutar, geceleri "namaz ve niyazla geçirirdi.
Şahsında toplanan bu dört güzel vasıf, onun ticaret
muamelelerinde daima eserini göstermiştir. Tacirler
ona hayret ederlerdi. Birçokları onu ticarette Hz. Ebû
Bekr'is-Siddık'a benzetirdi Sanki onu kendine örnek
alıyor, onun izinden gidiyordu, ona tâbiydi. Bir malı
satın alırken de, sattığı zamanki gibi, emanet kaidesine
riayet ederdi: Bir kadın ona satmak üzere bir ipek
elbise getirdi. Ebû Hanîfe fiyatını sordu. Kadın da yüz
dirhem istediğini söyledi. Ebû Hanîfe: «Bunun değeri
yüzden daha ziyadedir, kaça vereceğinizi söyleyin»
dedi. Kadın yüzer yüzer artırarak dört yüze çıktı. Ebû
Hanîfe: «Daha fazla yapar», deyince kadın:
— Benimle eğleniyor musun? dedi.
Ebû Hanîfe:
— Ne münasebet, dedi, bir adam getirin de fiyat
takdir ettirelim.
Kadın bir adam çağırdı. Fiyat takdir ettirdi. Ebû Hanîfe
beş-yüze satın aldı.
O işte böyle idi. Alıcı kendisi, fakat satıcının
menfaatini koruyor. Satıcının gafletinden istifade
ederek onu aldatmağa fırsat kollamıyor, vurgunculuk
yapmıyor, satıcıya doğru yolu gösteriyor.
O öyle bir satıcı idi ki, müşteri fakir veya ahbabı olursa
onlardan kâr almaz, malı aldığı fiyata verir, hattâ
kazancından müşteriye bağışladığı bile olurdu. Bir defa
ihtiyar bir kadın geldi:
—Ben yoksulum dedi. Bana şu elbiseyi maliyeti fiyatına
sat! Ona:
Dört dirhem ver, onu al, dedi.
Ben ihtiyar bir kadıncağızım, benimle böyle alay
etme, dedi.
— Bunun alayı yok, bunları iki takım elbise olarak
almıştım. Birini verdiğini paradan dört dirhem eksiğine
sattım. Bu elbise bana dört dirheme kalmış oldu, bunu

da sen al.
(Muhammed Ebu Zehra'nın Ebu Hanife adlı eserinden...s.42-44)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...