Herhangi
bir eseri olmayan Sokrates’in görüşleri daha çok talebesi Eflatun tarafından
kaleme alınmış ve onun eserleri aracılığı ile günümüze ulaşmıştır.Felsefe
tarihinde yaşam pratiği ile fikirleri arasında bir uyum olan yani fikirlerini
ilk önce kendi yaşamında uygulayan kişiler var olmuştur. Teori ile pratiği
yaşamlarıyla buluşturan filozoflardan biri belki de en dramatik olanı Sokrates
olmuştur.(Arslan, 2010:83)Sokrates, içinde yaşadığı dönemde öne çıkan sofist
felsefi gelenekle ilişki içindeydi ve onu bu geleneğe bağlayan temel
bağlantılar mevcuttu. İşte bu bağlantı noktalarından biri felsefi yönelimini
nesneye değil özneye yani insana çevirmesidir.Sofist geleneğin de bir özelliği
olmak üzere, felsefi ilgisini bilinene, yani nesneye değil; bilene, yani
özneye, daha açık bir ifadeyle insana yöneltmiştir. Bu Sokrates'i Sofist
düşünsel geleneğe bağlayan ana halkalardan biridir. Sokrates sofistler gibi
insan her şeyin ölçüsüdür kabulünden hareket ediyordu. O halde mademki her
şeyin ölçüsü insandır o zaman felsefenin insana yönelmesi gerekmekte ve
kozmolojiyi ve ontolojiyi terk etmek zorundadır.(Ağaoğulları,2010:80)
Diğer
taraftan Sokrates sofistler gibi insan hayatının problemleriyle meşgul oluyordu
fakat sofistler bu sorunlara yararcı bir perspektifle yaklaşırken Sokrates
ahlaki bir ciddiyetle problemlerin
kökenine inmeyi amaçlıyordu.
Sokrates’in
siyaset felsefesi genel olarak demokrasi eleştirileri ve en iyi yönetim
biçiminin mahiyetine yönelik düşüncelerinden oluşur. Sokrates belirli bir nüfus
ve büyüklük ile özerkliğe sahip olan siyasi bir yönetim tarzı olarak Polisin
(Yunan kent-devleti)ahlaki yönünü öne
çıkarır. Polisin varoluş sebebi salt vatandaşların yaşamlarını güven içinde
sürdürmelerini sağlamak değil, temel olarak onların mutluluğa ulaşmalarını ve
ahlaken iyi bir hayatı elde etmelerini sağlamaktır. Bu noktada devletin
vazifesi vatandaşlarını öncelikle manevi açıdan geliştirmek ve onları kendi
anlayışı bağlamında erdemli hale getirmektir.(Cevizci, 2017:71-77)
Sokrates
Sofistler gibi, insanın amacının mutluluk olduğunu düşünmektedir. Ancak bu
mutluluk tikel ve değişken olmayıp tümel mutluluk olmalıdır. O halde insanın
amacı mutluluk olduğuna göre bu mutluluk herhangi bir tikel davranışla elde
edilebilecek mutluluk olmayıp insan ilk önce bu amacı kendi benliğinin amacı
bilmeli ve onun bilgisine sahip olmalıdır. Sokrates’e göre insanın temel amacı
olan mutluluğu sağlayacak toplumsal-siyasal yapının kendisi polistir(kent
devleti). Mutluluk insanın ulaşması gereken amaçtır ve bilgi sayesinde elde
edilir. Polisin buradaki merkeziliği bu mutluluğun sağlanabilmesi için gerekli
çerçeveyi belirlemesinden kaynaklanmaktadır. Yasalar bu çerçeveyi gösteren
tümelin iradesidir.İşte polis yasalar yoluyla vatandaşların mutluluğunu
sağlamaya çalışır.Gerçek mutluluk ancak polis içinde var olur . bu durum
dikkate alındığında vatandaşlara gereken yasalar kendi aleyhlerine de olsa
yasaya koşulsuz itaat etmeleridir. Vatandaşlar yasalara uyduğu süreve devlet
yani polisi güçlenecek ve uyum ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Devlet ise
güçlü ve uyumlu olduğu müddetçe mutluluk tezahür eder. Bu yönüyle polis
Sokrates için her şeydir. Ona göre değişken ve tikellikler dünyasına ait olan
polisin kendisiyle idare edildiği
yönetim biçiminin bir önemi yoktur.Önemli olan polisin kendisidir.Bu
açıdan Sokrates polisi kutsal ve yeryüzündeki en büyük iyilik olarak görür.
Buna göre sürekli korunup üzerine düşülmesi gereken rejim değil polistir. Bu
yanıyla polis, Sokrates için her şeydir. Polisin, içinde bulunduğu yönetim
biçimi ne olursa olsun, bunun bir önemi yoktur ya da bu yalnızca değişken,
geçici tikellikler dünyasına aittir. Önemli olan polisin kendisidir; bir
tümellik olarak polistir. Bu yanıyla Sokrates polisi kutsal, organik bir
varlık, yeryüzündeki en büyük iyilik olarak görür. Bu durumda sürekli olarak
korunup kollanması, gözetilmesi, ölçü olarak alınması gereken şey, şu ya da bu
rejim değil, polis olacaktır. Sokrates yaşamı boyunca Atina rejimlerine karşı
eleştirel bir tavır içinde olmuştur.Ama onun
eleştirisinin hedefi polisin kendisi değil, devleti yönetenlere ve nasıl
yönetildiğine yönelik olmuştur.Sokrates yasalara karşı son derece itaatkardır
çünkü ona göre yasalar adil olmasa bile ona itaat edilmesi gerektiği şeklinde
bir görüşe sahiptir.( Ağaoğulları,2010:81-86)
Sokrates’e
göre temelde devlet ve devletin yasalarıyla
vatandaşları arasında bir sözleşme olduğunu buna bağlı olarak
vatandaşların içinde yaşadığı toplumun kurum ve örgütlerini desteklemesi ve
kendi başına hareket etmemesi gerekir. Sokrates’e göre varoluş nedeni adalet ve iyilik ile bireyin
iyiliği ve ahlaki gelişimini tamamlayıp yaşama buna göre atılmasını sağlamak
olan devlet ve hukuk kötü olamaz. Burada sorun devletten ve yasalardan
kaynaklanmaz aksine devleti yöneten ve hukuku tatbik edenlerdedir. İşte Sokrates’in
demokrasi eleştirisinin bu noktada tezahür ettiği söylenebilir. (Cevizci, 2017:71-77)
Sokrates
devletin, yasaların, adaletin, hayatın amacı ve felsefi bilgiden yoksun olanlar
tarafından yönetilmesini eleştiriyor ve buna karşı çıkıyordu. Ona göre nasıl ki
diğer mesleklerde (kaptanlık, aşçılık, berberlik vb.) yetenek, uzmanlık ve
bilgi gerekiyorsa devlet yönetimi de aynı şekilde kendi içinde belirli
standartları olan bilgi, yetenek ve uzmanlık gerektiren bir alandı. Nasıl ki
bir sorun hangi meslekle ilgiliyse o konuda işin erbabına danışılır devlet
yönetimi ve işleri de böyledir uzaman olmayan herkesin bu konuda söz sahibi
olması düşünülemezdi. Daha somut bir şekilde açıklanacak olursa ağır bir hasta ameliyata
alındığında operasyonu yapacak kişi rastgele seçilmezse devleti yönetecek
olanlarda rastgele seçilmemesi gerekir. Sokrates’in sofistlere ayrıldığı temel
noktalardan biri burasıdır.Sofistler göre bilgi satılabilir ve öğretilebilirdir.
Bu noktada onlar bilginin, erdemin ve siyasal bilginin aristokratların
kalıtımsal olarak sahip oldukları düşüncesine karşı çıkacaklar ve aristokratik
düşünceye temelden saldırmışlar ve demokratik tavrı benimsemişlerdir.Sokrates ise
yukarıda zikredilen düşünceleriyle yönetim
biçimi olarak anayasal monarşi ya da aristokrasiyi öne çıkardığı söylenebilir.(Cevizci,
2017:71-77:Şenel, 2018:142-145)
Hayrettin GÜL
Hayrettin GÜL
Kaynakça
Arslan, Ahmet (2010) İlkçağ Felsefe Tarihi, Sofistlerden
Platon’a, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay.
Cevizci, Ahmet, (2017) Felsefe Tarihi, Say Yay.
Ed: Mehmet Ali Ağaoğulları, (2010) Batı’da Siyasal
Düşünceler, İletişim Yay. 6. Baskı İstanbul
Şenel, Alaaddin (2018) Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve
Sanat Yay.
Yorumlar
Yorum Gönder