— Baba, der. 32 ile nasılsın? İhtiyar hiç tereddüt etmeden cevaplar:
— 32'yi 30'a vuruyorum, 15 çıkıyor. Biraz sükûttan sonra padişah, yeniden kayıkçıya lâf atar:
— İşitiliyor ki son zamanlarda şehirde hırsızlar ziyadeleşmiş; senin evine de giren oldu mu?
— Bundan iki ay evvel biri girdi. Son günlerde birisi daha dadandı ya! Bakalım ne olacak?! Padişah sükût eder. Kayıkçı da işine devamdadır. Ancak mabeyinciler konuşulanlardan bir mana çıkarmak için kıvranıp durmaktadırlar. Bu durum, padişahın gözünden kaçmaz ve kayık, Beylerbeyi iskelesine yanaşmak üzereyken kayıkçıya sorar:
— Babalık, sana iki besili kaz göndersem, yolabilir misin?
— Hay hay efendi, ruhları duymaz, cascavlak ederim. Padişah sandala bir kese akçe atar ve karaya çıkarlar.
Gel gelelim mabeyinciler meraktadır. Nihayet ertesi gün, hünkâr ile kayıkçı arasında geçen konuşmayı anlamak üzere doğruca Sirkeci sahiline. Öyle ya bir vesile ile padişah hazretleri bu konuyu açar da sözlerin manasını kendilerine soruverirse!.. İhtiyarı, kayıkçılar kahvesinde çubuk çekerken bulurlar. Bir kenara çağırıp hususî görüşmek istediklerini söylerler. Dışarı çıkıp kayıkla biraz uzaklaşırlar. Adamlar hemen sadede gelerek:
— Baba dün Beylerbeyi'ne üç yolcu götürdün.
— Beli.
— Onlardan ikisi biz idik; seninle konuşan da hünkârımız hazretleriydi.
— Bir hatamız mı oldu ağalar?
— Hayır da, biz konuştuklarınızı merak etmekteyiz.
— Canım mahrem şeyleri mi söyleteceksiniz bana?
— Haşa! Ancak... İhtiyar nazlanırken ağalardan biri bir kese altın çıkarıp avucuna sıkıştırır. O zaman ihtiyar, kayığın yönünü Sirkeci'ye doğru çevirip anlatmaya başlar:
— Sultanımız buyurdular ki, 32 ile nicesin? Yani geçimin nasıldır, demek istedi. Ben de ağzımda 32 dişim var; onu bir aya göre ayarlıyorum. Ay 30 gün, ben ise 15 gün ancak iş bulabiliyorum, dedim.
— Eee? İhtiyar yine nazlanır. Bu sefer diğer mabeyinci keseye kıyar. İhtiyar devam eder:
— Sultanımız son aylarda hırsızlar çoğaldı, sana da gelen oldu mu dedi. Yani "kaşık hırsızlarını" kastederek 'Son günlerde evlenmeler arttı. Senin çocuklarından da evlenen oldu 69 mu?' demek istedi. Ben de "Evet evime bir hırsız girdi, yani oğlumun biri evlendi; diğeri için de hazırlıklar var, bakalım, Allah Kerîm dedim. Hünkârın hırsızdan kastı, kaşık hırsızı, yani gelin idi. Mabeyinciler "Meğer ne kadar basitmiş!" manasında birbirlerine bakarken kayıkçı sandalı iskeleye yanaştırır.
— Ya üçüncü sual ne idi? İhtiyar yavaşça sandaldan çıkıp misafirlerini etekleyerek şu cevabı verir:
— Aman efendim kerem buyurunuz. Padişah efendimiz buyurdular ki iki besili kaz... Allah ömrünüzü arttırsın, işte sizleri gönderdi. O günden sonra bu hadise, halk arasında şüyu bulur ve kolay para çarptıranlar için "yolunacak kaz" deyimi dilimize yerleşir..
İSKENDER PALA'NIN 'İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK' İSİMLİ KİTABINDAN..
Yorumlar
Yorum Gönder