Palyatif Toplum, Byung-Chul Han tarafından yazılan ve Metis Yayınları tarafından Türkçeye çevrilen bir kitaptır. Kitabın konusu, günümüzde acıya karşı duyulan korku ve kaçınma eğilimidir. Yazar, bu korkunun hem bireysel hem de toplumsal düzeyde olumsuz sonuçlar doğurduğunu savunur. Acının yaşamın ve siyasetin bir parçası olduğunu, acı çekmenin insanı olgunlaştırdığını ve yaratıcı kıldığını ileri sürer. Kitap, acının felsefi, psikolojik, kültürel ve politik boyutlarını ele alır.
Kitapta kısaca şu konulara yer veriliyor:
- Algofobi – Acı Korkusu: Yazar, günümüzde acıya karşı genel bir korku ve kaçınma eğilimi olduğunu, bunun da sürekli bir anesteziye yol açtığını belirtir. Acı yaratacak her durumdan kaçınıldığını, aşk acılarına bile şüpheyle bakıldığını söyler. Algofobinin toplumsal alana da yansıdığını, acı verici tartışma ve çatışmalardan uzak durulduğunu, uyum ve uyuşmanın baskın olduğunu ifade eder. Algofobinin siyasete de sirayet ettiğini, siyasetin palyatif bir alana yerleştiğini, acı verebilecek keskin reformlar ya da vizyonlar yerine sistemi sürdüren ağrı kesicilere başvurulduğunu anlatır.
- Mutluluk Zorlaması: Yazar, günümüz toplumunun insanları mutlu olmaya zorladığını, ancak aslında bir tür bağımlılık yarattığını ve insanları gerçek anlamda özgürleştirmediğini iddia eder. Mutluluk zorlamasının insanları acıya karşı duyarsızlaştırdığını, acının anlamını yitirdiğini, acının kurnazlaştığını ve acının hakikatini gizlediğini savunur.
- Acının Anlamsızlığı: Yazar, günümüzde acının anlamsızlaştığını, acının yaşamın içinden, bedenin alanından çekildiğini, acının anlatısı olmayan, anlamsız bir acı olduğunu düşünür. Acının anlamsızlığının insanları yalnızlaştırdığını, acının paylaşılamadığını, acının dayanışmayı engellediğini söyler.
- Acının Kurnazlığı: Yazar, günümüzde acının kurnazlaştığını, acının kendini gizlediğini, acının başka biçimlerde ortaya çıktığını belirtir. Acının kurnazlığının insanları hastalıklara, bağımlılıklara, şiddete, depresyona, intihara sürüklediğini, acının kurnazlığının insanları ölüme götürdüğünü anlatır.
- Hakikat Olarak Acı: Yazar, acının hakikat olduğunu, acının insanı gerçekliğe bağladığını, acının insanı kendisiyle yüzleştirdiğini savunur. Acının hakikat olarak insanı olgunlaştırdığını, acının hakikat olarak insanı yaratıcı kıldığını, acının hakikat olarak insanı özgürleştirdiğini söyler.
- Acının Poetiği: Yazar, acının bir poetik olduğunu, acının insanı şiire, sanata, edebiyata, felsefeye götürdüğünü belirtir. Acının poetik olarak insanı duyarlılaştırdığını, acının poetik olarak insanı güzelleştirdiğini, acının poetik olarak insanı dönüştürdüğünü ifade eder.
- Acının Diyalektiği: Yazar, acının bir diyalektik olduğunu, acının insanı başka bir olana, başka bir olasıya taşıdığını anlatır. Acının diyalektik olarak insanı aştığını, acının diyalektik olarak insanı başkalaştırdığını, acının diyalektik olarak insanı yenilediğini savunur.
- Acının Ontolojisi: Yazar, acının bir ontoloji olduğunu, acının insanın varoluşunu belirlediğini, acının insanın özünü oluşturduğunu söyler. Acının ontolojik olarak insanı var kıldığını, acının ontolojik olarak insanı kendine getirdiğini, acının ontolojik olarak insanı kendine döndürdüğünü iddia eder.
- Acının Etiği: Yazar, acının bir etik olduğunu, acının insanı başkasına açtığını, acının insanı başkasına yakınlaştırdığını belirtir. Acının etik olarak insanı sorumlu kıldığını, acının etik olarak insanı dayanışmacı kıldığını, acının etik olarak insanı iyileştirdiğini anlatır.
- Son İnsan: Yazar, günümüzde acıdan kaçan, mutluluk peşinde koşan, anestezi altında yaşayan, palyatif bir toplumda son insanın ortaya çıktığını düşünür. Son insanın acısız, anlamsız, kurnaz, hakikatsiz, poetiksiz, diyalektiksiz, ontolojiksiz, etiksiz bir insan olduğunu savunur. Son insanın ölü bir insan olduğunu söyler.
Yorumlar
Yorum Gönder