Ana içeriğe atla

Toplumsal Eleştiriyi Keşfeden Eser: Erasmus'un Unutulmaz Eseri


Erasmus'un 16. yüzyılda kaleme aldığı "Deliliğe Övgü", hiciv ve ironi sanatının bir şaheseri olarak edebiyat tarihindeki yerini almıştır. Bu eser, insanın kusurlu doğasını, toplumsal çelişkileri ve dönemin dinî-ahlaki normlarını eleştirel bir gözle inceleyerek, okuyucuyu derin bir düşünsel yolculuğa çıkarır.

Giriş bölümünde, Delilik bir tanrıça olarak kendini takdim eder ve kendi övgüsünü yapmaya başlar. Tüm insanların, hatta tanrıların bile onun etkisi altında olduğunu iddia eder. Delilik, insanların hayatlarındaki en büyük mutluluk kaynağı olduğunu, onlar için birçok fayda sağladığını söyler.

Delilik, gençliğin verdiği enerji ve dinamizmden bahseder. Gençlerin, onun sayesinde hayattan zevk aldıklarını, yaşlıların ise onun sayesinde gençleştiklerini ve hayata yeniden bağlandıklarını anlatır. Delilik olmadan insanların hayatlarının sıkıcı, renksiz ve çekilmez olacağını vurgular.

Tanrıça, insanların akılcılıktan uzaklaştıkça mutlu olduklarını, akılcılığın insanları mutsuzluğa sürüklediğini savunur. Akıllı insanların genellikle mutsuz, karamsar ve yalnız olduklarını, delilerin ise neşeli, umursamaz ve hayat dolu olduklarını belirtir.

Delilik ayrıca, insanların sahip oldukları kusurları görmezden gelmelerini veya önemsememelerini sağladığını, böylece özgüvenlerini artırdığını iddia eder. İnsanların kendilerini olduklarından daha iyi, daha güzel, daha akıllı ve daha yetenekli gördüklerini, bunun da onlara mutluluk getirdiğini anlatır.

Giriş bölümünde Delilik, kendi varlığının insan hayatı için ne kadar vazgeçilmez olduğunu vurgular. Hiç kimsenin ondan kaçamayacağını, herkesin az ya da çok onun etkisi altında olduğunu iddia eder. Bu bölüm, okuyucuyu Deliliğin bakış açısından dünyayı görmeye davet eder ve kitabın genel çerçevesini çizer

Kitabın ana karakteri olan Delilik, insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası olduğunu iddia eder. Erasmus, Deliliğin bakış açısından, insani zaafların, çelişkilerin ve irrasyonel davranışların aslında hayatı yaşanabilir kılan unsurlar olduğunu savunur. Akılcılık ve mükemmellik arayışının insanı mutsuzluğa sürükleyeceğini, bunun yerine hayatın deliliklerini ve saçmalıklarını kabul etmek gerektiğini vurgular.

Erasmus, "Deliliğin Yararları" bölümünde, deliliğin insan hayatındaki olumlu etkilerini ironik bir dille anlatır. Delilik, insanların yaşamlarını daha katlanılır hale getiren bir dizi fayda sağladığını iddia eder.

  1. Mutluluk: Delilik, insanların gerçek mutluluğa ancak akılcılıktan uzaklaşarak ulaşabileceğini savunur. Akıllı insanların genellikle mutsuz ve kaygılı olduklarını, delilerin ise hayattan zevk aldıklarını ve anın tadını çıkardıklarını vurgular.

  2. Kaygılardan kurtulma: Delilik, insanları gelecek hakkında endişelenmekten, pişmanlık duymaktan ve vicdan azabından kurtardığını iddia eder. Deliler, geçmişi veya geleceği düşünmeden yaşadıkları için daha az stres ve kaygı yaşarlar.

  3. Özgüven: Delilik, insanların kendilerini olduklarından daha iyi görmelerini sağlayarak özgüvenlerini artırır. Bu sayede insanlar, kusurlarını görmezden gelir ve kendileriyle barışık bir şekilde yaşarlar.

  4. Sosyal ilişkiler: Delilik, insanların sosyal ilişkilerini kolaylaştırır. Deliler, diğer insanlarla daha kolay iletişim kurar, daha cana yakın ve sevimli olurlar. Bu da onların daha geniş bir sosyal çevreye sahip olmalarını sağlar.

  5. Yaratıcılık: Delilik, insanların hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını artırır. Deliler, kalıpların dışında düşündükleri ve sınırlandırılmadıkları için yenilikçi fikirler üretebilirler.

  6. Cesaretlendirme: Delilik, insanları risk almaya, maceraya atılmaya ve hayallerinin peşinden gitmeye teşvik eder. Deliler, başarısızlık korkusu yaşamadıkları için daha cesur ve girişimci olurlar.

  7. Eğlence: Delilik, hayatı daha eğlenceli ve neşeli hale getirir. Deliler, espri anlayışları ve kendiliğindenlikleri sayesinde bulundukları ortamı canlandırır ve diğer insanları güldürürler.

Erasmus, deliliğin bu faydalarını abartılı ve ironik bir şekilde anlatarak, aslında dönemin toplumundaki akılcılık ve ciddiyet takıntısını eleştirir. Okuyucuyu, hayatı daha az ciddiye almaya ve anın tadını çıkarmaya teşvik eder.




Erasmus, "Deliliğe Övgü" eserinde farklı meslek gruplarındaki insanların davranışlarındaki çelişkileri ve aptalca yönleri hicivli bir şekilde ele alır. Delilik, bu meslek gruplarının temsilcilerinin, akılcı ve bilge olduklarını iddia etmelerine rağmen, aslında ne kadar akılsızca davrandıklarını ortaya koyar.

  1. Filozoflar: Delilik, filozofların gerçek hayattan kopuk, soyut ve anlamsız konularla uğraştıklarını belirtir. Onların, kendi düşüncelerini mutlak doğru olarak gördüklerini ve diğer insanları küçümsediklerini vurgular. Filozofların, kendilerini beğenmiş ve kibirli tavırlarıyla alay eder.

  2. Din adamları: Erasmus, din adamlarının ikiyüzlülüğünü ve bencilliğini eleştirir. Onların, dindarlık ve alçakgönüllülük vaaz etmelerine rağmen, lüks içinde yaşadıklarını ve kendi çıkarlarını düşündüklerini belirtir. Din adamlarının, dini kendi amaçları için kullandıklarını ve gerçek inançtan uzak olduklarını vurgular.

  3. Hukukçular: Delilik, hukukçuların gereksiz yere karmaşık ve anlaşılmaz bir dil kullandıklarını, basit konuları bile içinden çıkılmaz hale getirdiklerini anlatır. Onların, adalet kavramını çarpıttıklarını ve kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ettiklerini belirtir.

  4. Akademisyenler: Erasmus, akademisyenlerin gerçek bilgelikten uzak olduklarını, sadece kitabi bilgilerle yetindiklerini vurgular. Onların, kendi alanlarında uzman olduklarını iddia etmelerine rağmen, pratik hayatta başarısız olduklarını belirtir. Akademisyenlerin, kendi aralarındaki rekabeti ve hırsları nedeniyle bilimin özünden uzaklaştıklarını anlatır.

  5. Şairler: Delilik, şairlerin kendilerini olduklarından daha önemli ve yetenekli gördüklerini, şiirlerinin abartılı ve gerçeklikten kopuk olduğunu belirtir. Onların, patronlarına yaranmak için yalana başvurduklarını ve sanatı çıkarları için kullandıklarını vurgular.

  6. Diğer meslekler: Erasmus, diğer meslek gruplarındaki insanların da benzer şekilde deliliğin etkisi altında olduğunu belirtir. Örneğin, tüccarların açgözlülüğünü, askerlerin şiddet eğilimini, politikacıların ikiyüzlülüğünü ve sanatçıların kendini beğenmişliğini hicveder.

Bu örneklerle Erasmus, toplumun farklı kesimlerindeki insanların, akılcılıktan uzak, çelişkili ve aptalca davranışlarını gözler önüne serer. Büyük oranda eleştirdiği bu davranışlar üzerinden, insanın kusurlu doğasına ve deliliğin evrenselliğine dikkat çeker.


Erasmus, "Deliliğe Övgü" kitabında toplumsal ilişkilerin sürdürülebilmesi için bir miktar deliliğin gerekli olduğunu ironik bir şekilde anlatır. Ona göre, arkadaşlık, aşk ve evlilik gibi ilişkiler, ancak insanların birbirlerinin kusurlarını görmezden gelmeleri, gerçekleri olduğundan farklı algılamaları ve hayalcilik yapmaları sayesinde devam ettirilebilir.

  1. Arkadaşlık: Delilik, arkadaşlıkların samimiyetten ziyade karşılıklı çıkarlara dayandığını belirtir. İnsanların, arkadaşlarının kusurlarını görmezden geldiklerini, onları olduklarından daha iyi ve değerli gördüklerini vurgular. Gerçek dostluğun ancak bu şekilde mümkün olabileceğini, aksi takdirde insanların birbirlerinin hatalarını sürekli eleştireceklerini ve ilişkilerin bozulacağını savunur.

  2. Aşk: Erasmus, aşkın büyük ölçüde bir yanılsama olduğunu, insanların sevdikleri kişiyi olduğundan farklı ve mükemmel gördüklerini belirtir. Aşık olan kişinin, sevdiğinin kusurlarını görmezden geldiğini, onu idealize ettiğini vurgular. Bu yanılsamanın, aşkın sürmesi için gerekli olduğunu, gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmenin ilişkiyi yıpratacağını savunur.

  3. Evlilik: Delilik, evliliklerin ancak eşlerin birbirlerinin kusurlarına katlanmaları, gerçekleri görmezden gelmeleri ve belli bir hayalcilik içinde yaşamaları sayesinde sürdürülebildiğini belirtir. Eşlerin, birbirlerini oldukları gibi kabul etmek yerine, olmasını istedikleri gibi gördüklerini vurgular. Bu sayede, evlilikteki sorunların üstesinden gelinebildiğini ve ilişkinin devam ettirilebildiğini savunur.

  4. Diğer ilişkiler: Erasmus, benzer bir yaklaşımı diğer insan ilişkilerine de uygular. Örneğin, ebeveyn-çocuk ilişkisinde, anne babaların çocuklarının kusurlarını görmezden geldiklerini ve onları mükemmel olarak algıladıklarını belirtir. Toplumsal ilişkilerin genelinde insanların, gerçekleri olduğu gibi değil, görmek istedikleri gibi algıladıklarını vurgular.

Erasmus'a göre, tüm bu ilişkilerde bir miktar delilik ve yanılsama olması, ilişkilerin sürmesi için gereklidir. Ancak bu sayede insanlar birbirlerine katlanabilir, birbirlerini sevebilir ve bir arada yaşayabilirler. Akılcılık ve gerçekçilik, insanları yalnızlaştırır ve ilişkileri zora sokar. Erasmus, bu görüşleriyle, insan ilişkilerindeki kırılganlığa ve insanın kusurlu doğasına dikkat çeker.


Erasmus, "Deliliğe Övgü" eserinde, insanların kendini beğenmişlik eğilimlerini ve bunun mutlulukla olan ilişkisini alaycı bir şekilde ele alır. Ona göre, insanlar kendilerini olduklarından daha iyi, daha yetenekli, daha akıllı ve daha erdemli görme eğilimindedirler. Bu yanılsama sayesinde, kendi kusurlarını görmezden gelir ve özgüvenlerini yüksek tutarlar.

Delilik, insanların kendilerini olduklarından farklı algılamalarının, onları mutlu ettiğini savunur. Eğer herkes, gerçek yeteneklerinin, bilgilerinin ve erdemlerinin farkında olsaydı, pek çok kişi mutsuz ve depresif olurdu. Kendini beğenmişlik, insanların özgüvenlerini artırır, onları motive eder ve hayatta karşılaştıkları zorluklarla mücadele etmelerine yardımcı olur.

Erasmus, insanların sadece kendileri hakkında değil, sahip oldukları şeyler hakkında da abartılı bir algıya sahip olduklarını belirtir. İnsanlar, evlerinin, eşyalarının, çocuklarının ve hayatlarının, gerçekte olduğundan daha mükemmel olduğunu düşünürler. Bu da onların memnuniyetini ve mutluluğunu artırır.

Delilik, kendini beğenmişliğin toplumsal ilişkilerdeki rolüne de değinir. İnsanlar, kendilerini olduklarından daha iyi görmenin yanı sıra, başkalarını da abartılı bir şekilde değerlendirirler. Örneğin, bir kralın hizmetkârları, kralı olduğundan daha bilge ve adil görürler. Bu da kralın otoritesini pekiştirir ve toplumsal düzenin sürmesini sağlar.

Erasmus'a göre, kendini beğenmişlik evrensel bir insan özelliğidir ve tamamen ortadan kaldırılamaz. Ancak, aşırı kendini beğenmişlik de zararlıdır ve insanları gerçeklikten koparabilir. Bu nedenle, dengeli bir kendini beğenmişlik, insanın mutluluğu ve toplumsal uyumu için gereklidir.

Erasmus, kendini beğenmişliği hicvederken, aslında insanın kusurlu doğasına, gerçeklikle yanılsama arasındaki ince çizgiye ve mutluluğun göreceli olduğuna dikkat çeker. Eser boyunca, insanın mükemmel olmadığını, ancak kendini mükemmel görme eğiliminin, hayatı katlanılır hale getirdiğini vurgular.

"Deliliğe Övgü", Erasmus'un üstün zekâsını, eleştirel düşüncesini ve edebi ustalığını ortaya koyan bir başyapıttır. Eser, insanlığın evrensel sorunlarına ve çelişkilerine ayna tutarken, okuyucuyu kendi var oluşunu ve toplumsal normları sorgulamaya davet eder. Aradan geçen yüzyıllara rağmen güncelliğini koruyan bu kitap, hiciv edebiyatının en önemli örneklerinden biri olarak edebiyat dünyasındaki saygın yerini korumaktadır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...