Ana içeriğe atla

Fuat Sezgin'in 'Buhari'nin Kaynakları' Eseri Üzerine

 Fuat Sezgin'in "Buhari'nin Kaynakları" adlı eseri, hadis ilminin önemli simalarından Buhari'nin el-Camiu's-Sahih adlı hadis külliyatını ve onun kaynaklarını derinlemesine inceleyen bir çalışmadır. 

Fuat Sezgin, bu hacimli çalışmasıyla hadis külliyatının en seçkin örneği olan el-Camiu's-Sahih'in arka planını, beslendiği ilmi muhiti, dayandığı sağlam temelleri gözler önüne serer. Buhari'nin hadis rivayetindeki emanet şuurunu, senetleri ve metinleri incelemekteki maharetini somut verilerle kanıtlar. Aynı zamanda oryantalistlerin şüphelerinin yersizliğini, dayanaklarının zayıflığını ilmi bir üslupla ortaya koyar. Böylece hadis ilminin güvenilirliğini ve Buhari'nin eserinin otoritesini sağlam gerekçelerle savunur.


Fuat Sezgin, kitabının ilk bölümünde Buhari'nin hayatını ve ilmi kişiliğini derinlemesine ele alır. Buhari'nin içinde yetiştiği 9. yüzyıl İslam dünyasının ilmi ve kültürel ortamını tasvir ederek konuya giriş yapar. Bağdat, Basra, Kufe, Şam gibi şehirlerin canlı ilim muhitlerinden, buralardaki fikri hareketlilikten bahseder. Dönemin önde gelen muhaddislerini, fakihlerini, kelamcılarını zikreder. Böylece Buhari'nin hangi ilmi iklimde yetiştiğini gözler önüne serer.

Daha sonra Buhari'nin hayat hikayesini kronolojik olarak aktarır. 810 yılında Buhara'da doğduğunu, küçük yaşlardan itibaren hadis ilmine merak sardığını belirtir. Onun ilk hocası olan babası İsmail'den hadis dinlediğini, ardından Buhara'daki diğer alimlerden dersler aldığını kaydeder. Henüz 16 yaşındayken hac vazifesini eda etmek üzere gittiği Mekke'de Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Abdülmelik b. Abdülaziz el-Meysere gibi muhaddislerle tanıştığını, onlardan istifade ettiğini anlatır.

Sezgin, genç Buhari'nin ilim aşkını ve azimli çalışmalarını örneklerle sergiler. Onun Buhara, Merv, Nişabur, Rey, Bağdat, Basra, Kufe, Mekke, Medine, Şam, Mısır gibi ilim merkezlerine yaptığı yolculuklardan bahseder. Bu seyahatlerde binlerce hocadan hadis dinlediğini, 600 binden fazla hadis yazdığını nakleder. Buhari'nin kuvvetli hafızasına, bir rivayeti bir kez duymakla ezberleyebildiğine dair örnekler aktarır.

Buhari'nin cerh ve tadil ilmindeki mahir oluşuna değinen Sezgin, onun hadislerin sıhhatini belirlemede kullandığı titiz yöntemi inceler. Sika ravilerden aldığı hadisleri eserine almakla yetinmediğini, bir ravinin güvenilirliğini tespit için onun bütün rivayetlerini, hatta yaşantısını mercek altına aldığını belirtir. Buhari'nin sahih hadisleri seçerken sadece ravilerin adaletine değil, zabt ve itkan özelliklerine de önem verdiğini vurgular.

Sezgin, Buhari'nin ilmi karakterini yansıtan çarpıcı olaylara da yer verir. Onun Bağdat'ta Yahya b. Main ile karşılaştığında, ondan bizzat hadis dinlemediği halde 100 hadisini ezbere okuduğunu, Yahya'nın bunları tashih ettiğini aktarır. Yine Basra'da hadis hırsızlığı yapan bir ravinin uydurma senetlerle rivayette bulunduğunu fark ettiğini, onu ifşa ederek hadis ilminin otoritesini koruduğunu nakleder.

Son olarak Buhari'nin İslam dünyasında kazandığı şöhreti ve saygınlığı gözler önüne serer. Dönemin önde gelen alimlerinin onun hakkındaki sitayişkar sözlerini nakleder. El-Camiu's-Sahih'in kısa sürede İslam coğrafyasında yayıldığını, hadis ilminin en güvenilir kaynağı kabul edildiğini ifade eder. Bununla birlikte Buhari'nin bazı çevrelerin eleştirilerine de maruz kaldığına değinir. "Halku'l-Kur'an" meselesindeki tavrı nedeniyle Buhara emiri tarafından sürgün edildiğini, Semerkant yakınlarında vefat ettiğini belirtir.

Fuat Sezgin, bütün bu bilgileri aktarırken birincil kaynaklara başvurur, güvenilir rivayet ve nakilleri esas alır. Böylece Buhari'nin hayatını ve ilmi şahsiyetini objektif ve kapsamlı bir şekilde ortaya koyar. Onun hadis ilmine yaptığı büyük katkıyı, bu uğurda verdiği mücadeleyi canlı tablolar halinde gözler önüne serer. Aynı zamanda Buhari'yi çağının ilim merkezi olan İslam dünyasının içinde konumlandırarak, onun başarısını hazırlayan şartları da aydınlatmış olur.

Fuat Sezgin, eserinin ikinci bölümünde Buhari'nin el-Camiu's-Sahih adlı hadis külliyatını enine boyuna inceler. Öncelikle kitabın telif amacı ve yöntemi üzerinde durur. Buhari'nin "sahih hadisleri bir araya getirme" hedefini, bunun hadis ilmi açısından önemini vurgular. Es-Sahih'in, senetleri muttasıl, ravilerinin sika olduğu hadislerden oluşan bir eser olduğunu belirtir. Buhari'nin kitabına almadığı bazı sahih hadisler bulunsa da, onun genel prensibinin bu olduğunu ifade eder.

Ardından eserin tasnif sistematiğini, bölümlere ayrılışını ele alır. Buhari'nin fıkıh bablarına göre hadisleri düzenlediğini, her babın altında konuyla ilgili ayetlere ve hadislere yer verdiğini kaydeder. Kitabu'l-İman, Kitabu'l-İlim, Kitabu'l-Vudu, Kitabu'l-Ezan gibi başlıkları zikrederek bunlara örnekler verir. Ayrıca Buhari'nin bu fıkhi bablara tarihi-edebi konuları ihtiva eden kitaplar da eklediğini belirtir. Tefsir, Fezailu'l-Kur'an, Menakıb gibi bölümlerden söz eder. Buhari'nin eserini bu şekilde düzenlemesinin, hadislere ulaşmayı kolaylaştırdığını vurgular.

Sezgin, el-Camiu's-Sahih'teki hadislerin sayısı ve rivayet şekilleri hakkında da bilgi verir. Eserde tekrarlarla birlikte yaklaşık 7200, tekrarsız 4000 civarında hadis bulunduğunu kaydeder. Buhari'nin bir hadisi değişik senetlerle, farklı bablarda zikretme yöntemine değinir. Böylece bir hadisin pek çok sahabi ravisi olduğunu gösterdiğini, aynı zamanda metnin çeşitli kısımlarının farklı hükümlere delil teşkil ettiğini ortaya koyduğunu savunur.

Hadislerin sıhhat dereceleri konusunda Sezgin, Buhari'nin en yüksek şartları aradığını belirtir. Muttasıl bir senedin yanında ravinin adaletini, zabt ve itkan sahibi olmasını esas aldığını, buna "Buhari'nin şartı" denildiğini kaydeder. Buhari'nin eserine ta'lik yoluyla aldığı hadislerin dahi başka tariklerden muttasıl olarak geldiğini savunur. Mu'allak ve mürsel rivayetlerin, muttasıl tarikleri bulunmadığı için değil, ahkama delaletleri olmadığı için kullanıldığını ifade eder.

Sezgin, Buhari'nin mana ile rivayet meselesine yaklaşımını da inceler. Hadislerin lafzen rivayetini esas aldığını, manayı bozmayacak küçük lafız farklarına müsamaha gösterdiğini belirtir. Ravinin hadisi anlama ve kavrama yetkinliğine önem verdiğini, bunu mana rivayetinin ön şartı saydığını kaydeder.

El-Camiu's-Sahih'in İslam dünyasındaki etkisini de ele alan Sezgin, eserin kısa sürede yayıldığını, büyük bir itibar kazandığını vurgular. Hadis hafızlarının onu ezberlediğini, alimlerin üzerine şerhler yazdığını belirtir. Mizzî, İbn Hacer, Aynî gibi hadis otoritelerinin şerhlerine değinir. Eserin Arapça'ya çevrildiğini, özetlerinin hazırlandığını ifade eder. Öte yandan kitaba yönelik tenkitleri de ele alır. Darekutnî, İbnu'l-Cevzî gibi alimlerin az sayıdaki hadisi eleştirdiğini aktarır. Ancak bu tenkitlerin esere halel getirmediğini, otoritesini sarsmadığını savunur.

Fuat Sezgin, bütün bu bilgileri aktarırken el-Camiu's-Sahih nüshalarını, önemli şerhlerini, hadis usulü eserlerini başlıca kaynakları olarak kullanır. Buhari'nin eserini kendi dönemi içinde değerlendirmeye özen gösterir. Onun hadis rivayet ve tasnifindeki titiz yaklaşımını, orijinal metodunu örneklerle gözler önüne serer. Eserin İslam ilim geleneğinde oynadığı başat rolü, Müslümanların hayatındaki yönlendirici etkisini canlı betimlemelerle ortaya koyar. Böylece el-Camiu's-Sahih'i çok boyutlu bir incelemeye tabi tutar.


Fuat Sezgin, Buhari'nin hadis rivayet ve tasnifindeki titiz yaklaşımını şu örneklerle açıklar:

  1. Ravinin Güvenilirliğini Tespit:
    Buhari, bir raviden hadis almadan önce onun güvenilirliğini, doğruluğunu, zabt ve itkan sahibi olup olmadığını titizlikle araştırırdı. Bunun için ravinin diğer hadislerine, hatta gündelik hayatına bakardı. Mesela Buhara'da Hatib b. Ebi Belte'den hadis almak istediğinde, onun komşularına gitmiş, namaz kılma alışkanlığını sormuştu. Komşuları, Hatib'in kimi zaman namazı terk ettiğini söyleyince ondan hadis almaktan vazgeçmişti. Bu, Buhari'nin ravi seçimindeki hassasiyetini gösteren çarpıcı bir örnektir.

  2. Muttasıl Senetleri Esas Alma:
    Buhari, muttasıl (senedi kesintisiz) hadisleri esas alır, mu'allak (senedi başında eksik olan) ve mürsel (tabiinin sahabeyi atlayarak doğrudan Hz.Peygamber'den rivayet etmesi) hadislere ihtiyatla yaklaşırdı. Mu'allak hadisleri, genellikle hüküm istinbatında kullanmaz, bab başlıklarında veya muttasıl tariklerini bulabildiği yerlerde kullanırdı. Örneğin "Kitabu'l-İman"ın ilk hadisini Humeydî kanalıyla aktarırken, isnadındaki inkıtayı gidermek için bu rivayeti Malik - Yahya b. Said - Muhammed b. İbrahim - Alkame b. Vakkas- Ömer b. Hattab senediyle de vermişti. Bu, onun mu'allak rivayetleri, muttasıl senetlerle destekleme hassasiyetini yansıtır.

  3. Şartlarına Uymayan Ravileri Terk:
    Buhari, çok sağlam bulduğu bir raviden bile, şartlarına uymayan bir durum gördüğünde hadis almaktan imtina ederdi. Mesela hocası Ali b. el-Medînî'nin hadis aldığı bazı ravileri terk ettiği bilinir. Yine meşhur muhaddis Şu'be b. Haccac'ın bazı ravilerini, sikalardan tek kaldığı veya kendisine öncelik ettiği gerekçesiyle almamıştı. Buhari'nin ravi seçimindeki bu katı tutumu, ehl-i hadisin güvenini kazanmasını sağlamıştı.

  4. Hadislerin Farklı Tariklerini Zikretme:
    Buhari, bir hadisin değişik senetlerini aktararak metnin sıhhatini pekiştirmeyi amaçlardı. "Leyle-i kadr" hadisini Kitabu's-Savm, Kitabu'l-Mesacid, Kitabu'l-İ'tikaf gibi farklı yerlerde, ayrı senetlerle tekrar etmişti. Bedir Savaşı'na dair bir rivayeti, Kitabu'l-Cihad, Kitabu'l-Megazi, Tefsir-i Sure-i Enfal bölümlerinde değişik tariklerle sunmuştu. Böylece hem hadisin farklı tarikleri olduğunu gösteriyor hem de muhtelif konulara delaletini ortaya koyuyordu.

  5. Mana ile Rivayete İhtiyatlı Yaklaşım:
    Sezgin'e göre Buhârî, hadislerin lafızlarını korumaya özen gösterirdi. Mana ile rivayeti caiz görse de bunu, hadisin anlamını iyi bilen, Arap dilini iyi kullanan, lafzı korumaya özen gösteren ravilere hasrederdi. Örneğin hocası Hüşeym b. Beşir'den "leyse'l-haberu ke'l-mu'ayene" hadisini dinlediğinde, Hüşeym'in bunu mana ile rivayet ettiğini fark etmiş, aynı hadisin lafız itibarıyla daha sağlam olan tarikini araştırıp bulmuş ve onu esas almıştı. Bu, Buhari'nin lafza bağlılığını gösteren önemli bir örnektir.

Fuat Sezgin, Buhari'ye dair aktardığı bu ve benzeri örneklerle, onun hadis rivayet ve tasnifindeki üstün titizliğini somutlaştırır. Sadece senet tenkidinde değil, metin tenkidinde de son derece hassas olduğunu gösterir. Ehl-i hadisin sıhhat şartlarını en üst düzeyde gözettiğini ifade eder. Böylece Buhari'nin hadis ilminde niçin zirve bir otorite haline geldiğini delilleriyle ortaya koyar.


Fuat Sezgin, "Buhârî'nin Kaynakları" adlı müstakil bir bölüm açarak bu konuyu enine boyuna inceler. Buhari'nin, kendinden önceki hadis musannefatından ve hadis yazım malzemesinden istifade ettiğini örneklerle ortaya koyar. Onun, hocalarının kitaplarını esas aldığını, ayrıca kendi derlediği cüzleri, nüshaları kullandığını ifade eder. Sezgin'in bu tespitleri şu maddelerle özetlenebilir:

  1. Muvatta ve diğer kaynaklar:
    Sezgin, Buhari'nin İmam Malik'in el-Muvatta adlı eserini bir kaynak olarak kullandığını belirtir. Muvatta'daki pek çok hadisin el-Camiu's-Sahih'te de yer aldığını, Buhari'nin bunları hocası Abdullah b. Yusuf et-Tinnisî kanalıyla aldığını kaydeder. Ayrıca Abd b. Humeyd'in Müsned'i, Humeydî'nin Müsned'i gibi dönemin meşhur eserlerini incelediğini, onlardan yararlandığını örneklerle gösterir.

  2. Hocalarının kitapları:
    Buhari'nin, hadis aldığı hocalarının teliflerini bir kaynak olarak kullandığı da Sezgin'in tespitleri arasındadır. Mesela hocası Ali b. el-Medînî'nin nüshalarından, İshak b. Rahuye'nin kitaplarından, Yahya b. Main'in cüzlerinden istifade ettiğini nakleder. Onların sema kayıtlarına, rivayet notlarına başvurduğunu, bu nüshaları mukabele ettiğini, gerektiğinde tashih ederek eserine aldığını belirtir.

  3. Adaletü's-Sahabe ve diğer telif eserleri:
    Sezgin, Buhari'nin sahabilerin biyografilerine dair Adaletü's-Sahabe adlı bir eser telif ettiğini, bunu el-Camiu's-Sahih'te de kullandığını savunur. Sahabenin faziletlerine ve tanınmış ravilerine dair değerlendirmelerini buradan aktardığını örneklerle gösterir. Ayrıca et-Tarihu'l-Kebir, et-Tarihu's-Sağir gibi biografik eserlerini de el-Camiu's-Sahih için bir kaynak olarak kullandığını ifade eder.

  4. Kendi cüzleri ve nüshaları:
    Sezgin, Buhari'nin ders halkalarında tuttuğu hadis cüzlerinin, semalarının, yazılı nüshalarının el-Camiu's-Sahih'in ana kaynağını oluşturduğunu savunur. Buhari'nin bu cüzlere aldığı muteber hadisleri, sahih senetleri uzun yıllar muhafaza ettiğini, bunları büyük eserinde bir araya getirdiğini belirtir. Mesela İbn Main, Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medînî gibi hocalarından dinlediği hadisleri bu cüzlere not ettiğini, zamanı geldiğinde eserine aldığını örneklerle anlatır.

  5. Sözlü ve yazılı raviler:
    Sezgin, Buhari'nin sözlü ve yazılı ravilere başvurduğunu, her iki kanalı da titizlikle kullandığını savunur. Güvenilir bulduğu hocalardan, hafızasına ve zabtına inandığı ravilerden sözlü olarak hadis aldığını belirtir. Bununla birlikte ravi sayısı arttıkça, isnat zinciri uzadıkça yazılı kaynaklara başvurmanın önemini kavradığını, hadisleri hocalarının yazdığı cüzlerden teyit ettiğini anlatır. Böylece sözlü-yazılı rivayet dengesini koruduğunu ifade eder.

Fuat Sezgin, bütün bu açıklamalarıyla Buhari'nin eserini inşa ederken yazılı kaynaklara müracaat ettiğini, bunları titizlikle kullandığını göstermeye çalışır. el-Camiu's-Sahih'in, sözlü rivayetle aktarılan münferit hadislerden ibaret olmadığını, dönemin hadis külliyatlarından, yazılı vesikalardan beslenen kapsamlı bir eser olduğunu vurgular. Böylece eserin hem sıhhat değerini hem de hacminin genişliğini Buhari'nin yazılı kaynaklarıyla irtibatlandırır.


Fuat Sezgin, el-Camiu's-Sahih'teki zayıf hadisler meselesini de eserinde ele alır. Buhari'nin kitabına bazı zayıf hadisleri aldığı yönündeki iddiaları inceler, bunlara cevap verir. Sezgin'in bu konudaki değerlendirmelerini şöyle özetleyebiliriz:

  1. Zayıf hadis iddiaları:
    Sezgin, Darekutnî, İbnu'l-Cevzî gibi hadis münekkitlerinin Buhari'de zayıf hadisler bulunduğunu iddia ettiğini aktarır. Mesela Darekutnî'nin el-İlzamat adlı eserinde 200 kadar hadisi eleştirdiğini, İbnu'l-Cevzî'nin de el-Mevduat'ında Buhari'ye itirazlar yönelttiğini belirtir. Buna karşılık söz konusu rivayetlerin sayıca az olduğunu, Buhari'nin genel sıhhat ölçütünü zedelemediğini savunur.

  2. Zayıflık gerekçelerinin izafiliği:
    Buhari'ye yöneltilen tenkitlerin, daha çok münker, şâz, muallel gerekçesiyle yapıldığını kaydeden Sezgin, bu nitelemelerin izafi ve içtihadi olduğunu savunur. Bir hadisin münker veya şâz sayılmasının, alimlerin bakış açısına ve değerlendirme ölçütlerine göre değişebildiğini belirtir. Kaldı ki Buhari'nin bu tür hadisleri, çoğunlukla hüküm verme amacıyla değil, bab başlıklarında veya mütabi olarak zikrettiğini ifade eder.

  3. Zayıf hadislerin sınırlı kullanımı:
    Sezgin'e göre Buhari, ahkam konularında muttasıl ve sahih hadisleri esas almış, zayıf rivayetleri ise tarih, siyer, tefsir gibi bölümlerde sınırlı düzeyde kullanmıştır. Mesela Kitabu'l-Cihad'da Şam bölgesiyle ilgili bir rivayette "münker" denilen Abdullah b. Lehia'nın hadisini almış, bununla o bölgenin erken fetihlerine işaret etmek istemiştir. Yine Hz.Peygamber'in bedeninin toprağa verilişiyle ilgili İbn Abbas rivayeti, başka tariklerden "hasen" derecesine yükseldiği için eserine alınmıştır.

  4. Cerh-tadil farklılıkları:
    Sezgin, cerh-ta'dîl değerlendirmelerindeki farklılıkların, Buhari'ye yöneltilen zayıf hadis iddialarında etkili olduğunu savunur. Bir ravinin Buhari'ye veya başka bir hadis imamına göre sika, diğer bir alime göre zayıf olabildiğini belirtir. Mesela Buhari, hakkında ihtilaf bulunan ravilerden Ikrime el-Berberî'yi veya Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî'yi eserine almış, buna karşılık Ahmed b. Hanbel, Nesaî gibi alimler ise söz konusu ravileri tenkit etmişlerdir. Dolayısıyla bu durum, Buhari'deki zayıf hadis iddialarının bir kısmını izah etmektedir.

  5. Zayıf hadislerin te'vil ve tevcihi:
    Sezgin, Buhari'deki zayıf olduğu iddia edilen hadislerin bir kısmının tevil ve tevcih edilebileceğini savunur. Buhârî üzerine şerh yazan İbn Hacer, Aynî gibi hadis alimlerinin bu rivayetleri açıklama ve savunma gayreti içinde olduklarını aktarır. Mesela Buhari'nin "âhâd haberle amel" başlığı altında zikrettiği Ömer b. Hattab rivayetini bazıları tenkit etmiş, ancak İbn Hacer bunu "âhâd haberin delil oluşuna mani olmaz" şeklinde izah etmiş, o hadisin hüccet olmadığını değil, haber-i vâhidlerin kabulünü ifade ettiğini söylemiştir.

Fuat Sezgin, bütün bu açıklamalarıyla Buhari'de bazı zayıf hadislerin bulunmasının, eserin bütününe halel getirmeyeceğini, Sahih'in genel itibarını sarsmayacağını savunur. Söz konusu rivayetlerin oranının düşük, kullanım amacının sınırlı olduğunu vurgular. Hadis tenkitçilerinin değerlendirme farklılıklarına, İslam alimlerinin muhtemel tevil ve izahlarına dikkati çekerek meseleyi dengeli bir şekilde ele almaya çalışır.



Buhârî'nin en önemli hocaları arasında Hummâd b. Zeyd, Vekî' b. el-Cerrâh, Âdem b. Ebî İyâs, Ebû Nuaym el-Fadl b. Dükeyn gibi meşhur muhaddisler vardır. Buhârî bunlardan kimi zaman semâ (hocadan bizzat hadis dinleme), kimi zaman kıraat (hocanın huzurunda hadis okuma), kimi zaman da icâzet (hocanın hadis rivayet izni vermesi) yoluyla hadis almıştır.

Buhârî, hocaların yanına gitmeden önce araştırma ve inceleme yaparak gideceği âlim hakkında ön bilgi sahibi olurdu. Hocalarından aldığı hadisleri ezberler, ezberini pekiştirmek için sürekli tekrar ederdi. Buhârî çok güçlü bir hafızaya sahipti, hocalarından duyduğu yüz binlerce hadisi ezberlemiş ve kaydetmişti.

Buhârî'nin hocaları hadis ilminde otorite kabul edilen, güvenilirliği, zabtı ve ilmi ile tanınan kişilerdi. Onların bu vasıfları, hadis usulündeki "adalet ve zabt" kriterlerine tam olarak uymaktaydı. Buhârî de hadisleri bu tür sağlam ve güvenilir ravilerden almaya özen gösterirdi. Zayıf, metruk ve yalancılıkla itham edilen ravilerden hadis almaktan kaçınırdı.

Buhârî ayrıca bazı yazılı kaynaklardan da istifade etmiştir. Nitekim o devirdeki âlimlerin çoğunun hadisleri yazdıkları sahifeler ve cüzler vardı. Buhârî hocalarının yanı sıra bu tür yazılı belgelerden de faydalanmıştır. Örneğin Buhârî, Mekke'de İbn Uyeyne'nin kitaplarını onun talebelerinden ödünç alıp incelemiş, içlerinden Sahîh'ine uygun olanları seçip almıştır.

Fuat Sezgin kitabın 4. bölümünde bazı oryantalistlerin Buhârî'nin hadis kaynaklarına yönelik şüphelerine değiniyor ve bunları cevaplandırıyor:

Alman oryantalist Ignaz Goldziher, hadislerin büyük çoğunluğunun sonradan uydurma olduğunu, erken dönem müslümanların kendi görüşlerini hadis diye uydurduklarını iddia etmişti. Joseph Schacht da bu görüşleri devam ettirerek isnadların geriye doğru uydurulduğunu, 2-3. asırdaki fıkhi görüşlerin Hz. Peygamber'e nispet edildiğini öne sürmüştü.

Fuat Sezgin ise Buhârî ve diğer hadis imamlarının isnad sistemindeki titizliğinin, hadislerin sıhhatini tespit metodlarının, cerh ve tadil (ravi tenkidi) kriterlerinin bu tür iddiaları boşa çıkardığını savunuyor. Erken dönemden itibaren hadis uyduranlara karşı geliştirilen hadis tenkid sisteminin, oryantalistlerin iddia ettiği gibi yaygın bir hadis uydurma faaliyetinin önüne geçtiğini belirtiyor.

Hadis kaynaklarının sonradan uydurulduğu iddialarına karşılık, sahâbe ve sonraki neslin yazdığı hadis sahifelerinin, cüzlerin varlığı da erken dönemden itibaren yazılı kaynaklardan istifade edildiğini gösteriyor. İsnadlarda ve metinlerde görülen farklılıklar ve çelişkiler de hadislerin sonradan uydurulmayıp, bir intikal sürecinden geçtiğini ortaya koyuyor.

Sezgin ayrıca Goldziher, Schacht gibi oryantalistlerin İslam'a ve hadis ilmine önyargılı, sübjektif ve art niyetli yaklaştıklarını, iddiaları için seçmeci davrandıklarını, kendilerine uymayan bilgileri ve farklı görüşleri görmezden geldiklerini ifade ediyor. Bazı aykırı ve marjinal örnekleri genelleştirme, istisnai vakaları kural haline getirme gibi hatalı yaklaşımlarını eleştiriyor.

Görüldüğü gibi Fuat Sezgin, bu eserinde Buhârî'nin hadis kaynaklarının güvenilirliğini ve sağlamlığını, deliller ışığında ortaya koymaktadır. Hem Buhârî'nin titiz ve seçici yöntemini, hem de oryantalistlerin önyargılı iddialarının tutarsızlığını göstermekte, hadis ilminin sıhhatini temellendirmektedir.

Fuat Sezgin'in "Buhari'nin Kaynakları" adlı eseri, İslam hadis biliminin derinliklerine inen ve bu alandaki yanılgıları düzelten bir çalışma olarak karşımıza çıkar. Eser, Buhari'nin hadis toplama ve değerlendirme süreçlerindeki titizliğini, metodolojik yaklaşımını ve ilmi disiplinini gözler önüne sererken, aynı zamanda oryantalist eleştirilere karşı objektif bir savunma sunar.


Sezgin, Buhari'nin hadislerin sıhhatini değerlendirme sürecinde uyguladığı katı kriterleri ve bu kriterlere göre hadisleri nasıl ele aldığını detaylı bir şekilde açıklar. Buhari'nin, raviler üzerinde yaptığı detaylı araştırmalar ve onların güvenilirliklerini sorgulama yöntemleri, hadis ilminin sağlam bir temele oturtulduğunun kanıtları olarak sunulur. Buhari'nin, ravilerin adalet ve düzgünlüğüne, hafızalarının güçlü oluşuna ve rivayetlerindeki tutarlılığa büyük önem verdiği vurgulanır.


Öte yandan, Sezgin'in oryantalist eleştirilere yanıtı, İslam hadis biliminin Batılı araştırmacılar tarafından zaman zaman yanlış anlaşıldığını veya yanlış yorumlandığını gösterir. Sezgin, oryantalistlerin eleştirel yaklaşımlarının çoğu zaman önyargılı ve eksik bilgiye dayandığını, İslam alimlerinin hadisleri değerlendirme sürecindeki titizliğinin ve disiplininin göz ardı edildiğini belirtir.


Sonuç olarak, Fuat Sezgin'in bu eseri, Buhari'nin hadis bilimine katkılarını ve İslam hadis ilminin güvenilirliğini pekiştiren değerli bir kaynak olarak öne çıkar. Eser, Buhari'nin hadisleri nasıl bir süzgeçten geçirdiğini, hangi kriterlere göre hareket ettiğini anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda İslam dünyasındaki ilmi birikimin ve titizliğin altını çizer. Buhari'nin eserleri ve onun metodolojisi, İslam hadis biliminin sadece geçmişte değil, günümüzde de nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair önemli ipuçları sunar



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...