Ana içeriğe atla

İslam Toplumlarındaki Kader İnancı ile Batı Toplumlarındaki Kader İnancının Sosyolojik Olarak Karşılaştırılma Denemesi

 İslam Toplumlarındaki Kader İnancı ile Batı Toplumlarındaki Kader İnancının Sosyolojik Olarak Karşılaştırılma Denemesi



Kader inancı, farklı kültürlerde ve toplumlarda çeşitli şekillerde yorumlanmış ve toplumların sosyolojik yapısında önemli bir yer edinmiştir. Bu makalede, İslam toplumlarındaki kader inancı ile Batı toplumlarındaki kader inancı sosyolojik açıdan karşılaştırılacak, bu inançların bireylerin yaşamlarına, toplumsal yapıya ve davranışlarına olan etkileri incelenecektir. Kader inancı, her iki toplumda da toplumsal dinamikleri ve bireylerin hayatlarına olan etkileri bakımından önemli farklılıklar göstermektedir.


Kader inancı, genel olarak, insanların hayatlarındaki olayların önceden belirlenmiş olduğu ve bireylerin bu olayları değiştiremeyeceği inancını ifade eder. İslam toplumlarında kader, Allah’ın önceden belirlediği yazgı olarak kabul edilirken, Batı toplumlarında daha çok kadercilik veya fatalizm olarak ifade edilir ve farklı felsefi ve teolojik temellere dayanır. İslamiyet’te kader, insanların iradesi dışında gerçekleşen olayları Allah’ın takdiri olarak kabul ederken, Batı'da kadercilik, daha çok bireysel seçimler ve özgür irade ile bağlantılıdır.


İslam toplumlarında kader inancı, Kur’an ve Hadisler ışığında şekillenir. Bu inanç, insanların yaşamlarının her anının Allah tarafından önceden bilindiği ve belirlenmiş olduğu düşüncesine dayanır. İslam’da kader inancı, insanların Allah’a olan teslimiyetini ve tevekkül anlayışını güçlendirir. Bu bağlamda, kader inancı bireylerin toplumsal ve kişisel yaşamlarında sabır, tevekkül ve şükür gibi erdemleri ön plana çıkarır.


Günümüzde, İslam toplumlarındaki kader inancında modernist ve geleneksel yaklaşımlar arasında belirgin farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Geleneksel İslami yaklaşım, kaderi Allah'ın mutlak iradesi ve kontrolü çerçevesinde anlamlandırırken, modernist İslami yaklaşım kaderi daha esnek ve insanın iradesine alan tanıyan bir perspektiften ele alır.


Geleneksel İslam düşüncesinde kader, Allah’ın her şeyi önceden belirlediği ve insanların bu yazgıya boyun eğmesi gerektiği inancına dayanır. Bu yaklaşım, Allah’a mutlak teslimiyet ve tevekkül anlayışını güçlendirir. Geleneksel bakış açısına göre, insanlar başlarına gelen her türlü olayı Allah’ın iradesi olarak kabul etmeli ve bu durumu sabır ve şükürle karşılamalıdır. Bu anlayış, bireylerin yaşamlarında bir tür rahatlama ve psikolojik destek sağlar.


Modernist İslami yaklaşım, kader inancını daha dinamik ve insanın iradesine daha fazla yer veren bir şekilde yorumlar. Bu görüşe göre, Allah insanlara irade ve seçim yapma özgürlüğü vermiştir ve insanlar kendi kaderlerini belirlemede aktif bir rol oynayabilirler. Modernist düşünürler, kader inancının bireyleri pasifliğe itmemesi gerektiğini savunur ve insanın kendi çabası ve kararlarıyla kaderini şekillendirebileceğini vurgularlar. Bu yaklaşım, bireylerin kişisel sorumluluklarını ve toplumsal gelişime katkılarını artırmayı hedefler.


Modernist yaklaşımın kader inancında insanların iradesine daha fazla yer vermesi, bireylerin kendi hayatlarını şekillendirme konusunda daha aktif olmalarına yol açar. Bu, bireysel sorumluluk, girişimcilik ve toplumsal katılımı teşvik eder. Modernist yaklaşım, kaderin tamamen Allah'ın takdiri olduğu fikrini reddetmez ancak insanın kendi çabalarıyla kaderini etkileyebileceğini savunur.

Geleneksel yaklaşım, kader inancını toplumsal dayanışma ve yardımlaşma için bir temel olarak kullanır. İnsanlar, başlarına gelen zorlukların Allah'ın bir sınavı olduğuna inanarak birbirlerine destek olur, sabır ve merhametle yaklaşırlar. Bu, toplumsal uyum ve dayanışmayı güçlendirir.


Modernist yaklaşım, insanın kendi çabalarıyla kaderini şekillendirebileceğini vurgular. Bu, bireylerin eğitim, iş hayatı ve toplumsal kalkınma gibi alanlarda aktif rol almalarını teşvik eder. Modernist düşünürler, kaderin tamamen Allah'ın takdiri olduğu fikrini reddetmez ancak insanın kendi çabalarıyla kaderini etkileyebileceğini savunur.


İslam toplumlarında kader inancının sosyolojik etkileri geniş kapsamlıdır:


Toplumsal Dayanışma: İslam toplumlarında kader inancı, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik eder. Örneğin, komşular arasında yardımlaşma ve akraba ilişkilerinin güçlü olması, kader inancının bir yansımasıdır. İnsanlar, başlarına gelen olayların Allah’ın bir sınavı olduğuna inanarak birbirlerine destek olurlar (Esposito, 2005).

Psikolojik Rahatlama: Kader inancı, bireylerin karşılaştıkları zorlukları daha kolay kabullenmelerine ve psikolojik olarak rahatlamalarına yardımcı olur. Özellikle zor zamanlarda, insanların Allah’a sığınıp kaderlerine razı olmaları, stres ve kaygıyı azaltıcı bir etki yapar. Bu, bireylerin günlük yaşamlarında daha huzurlu olmalarına katkı sağlar.

Toplumsal Hiyerarşi: Kader inancı, toplumsal hiyerarşinin ve statülerin kabul edilmesine katkı sağlar. İnsanlar, kaderlerinin bir parçası olarak bulundukları konumu kabul ederler. Bu kabul, toplumsal düzenin korunmasına ve sosyal barışın sağlanmasına yardımcı olur. Örneğin, bir kişinin fakir doğması veya zengin bir ailede büyümesi, kader olarak kabul edilip toplumsal hiyerarşi içinde bir yer bulur (Smith, 2003).

Batı Toplumlarında Kader İnancı


Batı toplumlarında kader inancı, daha çok bireyselcilik ve özgür irade kavramlarıyla ilişkilidir. Batı’da kadercilik, genellikle antik Yunan felsefesinden ve Hristiyanlık’tan etkilenmiştir. Ancak, modern Batı toplumlarında kader inancının etkisi sekülerleşme süreciyle azalmış ve yerini deterministik veya rastlantısal yaklaşımlar almıştır.


Bireysel Sorumluluk: Batı toplumlarında kader inancı, bireysel sorumluluğun ve özgür iradenin önemini vurgular. İnsanlar, hayatlarını kendi seçimleriyle şekillendirdiklerine inanırlar. Örneğin, eğitimde başarılı olma ya da iş hayatında yükselme gibi durumlar, bireyin kendi çabası ve iradesiyle ilişkilendirilir (Giddens, 1991).

Sekülerleşme: Modern Batı toplumlarında sekülerleşme ile birlikte kader inancının etkisi azalmış, bilimsel ve rasyonel düşünce ön plana çıkmıştır. Bu değişim, bireylerin hayatlarını dini inançlar yerine bilimsel bilgilerle yönlendirmesine yol açmıştır. Sekülerleşme, toplumsal yapıların ve kurumların dini etkilerden arındırılması süreci olarak tanımlanabilir (Berger & Luckmann, 1966).

Toplumsal Mobilite: Kader inancının zayıflaması, toplumsal mobiliteyi artırmış ve bireylerin sosyal statülerini değiştirme çabalarını teşvik etmiştir. Örneğin, bir bireyin yoksul bir aileden gelip eğitim ve çalışkanlık sayesinde üst sınıfa yükselmesi, Batı toplumlarında yaygın bir başarı hikayesi olarak görülür (Weber, 2002).



İslam ve Batı toplumlarındaki kader inancı, toplumsal yapılar ve bireylerin yaşamları üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır. İslam toplumlarında kader inancı, toplumsal dayanışmayı ve psikolojik rahatlamayı teşvik ederken, Batı toplumlarında bireysel sorumluluk ve sekülerleşmeyi ön plana çıkarır. Bu farklılıklar,iki toplumun tarihsel, kültürel ve dini temellerinden kaynaklanmaktadır. İslam toplumlarında, kader inancının toplumsal barışa katkıda bulunması ve bireylerin zorluklarla başa çıkmasında önemli bir rol oynaması dikkat çekerken, Batı toplumlarında bireysel başarının ve özgür iradenin vurgulanması ön plandadır.


Türkiye Özelinde Geleneksel ve Modernist Yaklaşımların Kader Konusundaki Farklılıkları


Türkiye, İslam dünyasında hem geleneksel hem de modernist yaklaşımların bir arada görülebildiği bir ülke olarak dikkat çeker. Bu iki yaklaşım, kader inancını farklı şekillerde yorumlar ve bu yorumlar, bireylerin yaşamlarına ve toplumsal dinamiklere önemli etkilerde bulunur.


Geleneksel İslami yaklaşım, kaderi Allah'ın mutlak iradesi ve kontrolü çerçevesinde anlamlandırır. Bu yaklaşım, insanların yaşamlarında karşılaştıkları her türlü olayın Allah’ın takdiri olduğuna inanır ve bu durumu kabul etmeleri gerektiğini vurgular.


Doğal Afetler ve Kader: Geleneksel yaklaşımda, doğal afetler (deprem, sel, vb.) Allah’ın iradesi olarak kabul edilir. Örneğin, Türkiye'de meydana gelen depremler sonrasında, "Bu bir Allah’ın takdiridir" şeklinde açıklamalar sıkça duyulur. Bu, insanların afetler karşısında sabır ve tevekkül göstermelerini teşvik eder.

Hastalık ve Sağlık: Geleneksel yaklaşıma göre, hastalık ve sağlık durumları da Allah’ın kaderi olarak kabul edilir. Örneğin, bir kişinin ciddi bir hastalığa yakalanması, "Allah’ın bir sınavı" olarak görülür ve bu durumu sabırla karşılaması beklenir. Tedavi sürecinde de "Allah’tan şifa dilemek" yaygın bir uygulamadır.

Ekonomik Durum: Bir kişinin zengin veya fakir olması, geleneksel anlayışta kader olarak kabul edilir. Örneğin, ekonomik zorluklar yaşayan bir birey, bu durumu kader olarak kabul eder ve tevekkül gösterir. Aynı zamanda, zenginlik de bir sınav olarak görülür ve zengin bireylerden hayır yapmaları beklenir.

Modernist İslami yaklaşım ise kader inancını daha dinamik ve insanın iradesine daha fazla yer veren bir perspektiften ele alır. Bu görüşe göre, Allah insanlara irade ve seçim yapma özgürlüğü vermiştir ve insanlar kendi kaderlerini belirlemede aktif bir rol oynayabilirler.


Doğal Afetler ve Bilimsel Önlemler: Modernist yaklaşım, doğal afetlerin bilimsel yöntemlerle önlenebilir ve etkilerinin azaltılabilir olduğuna inanır. Örneğin, deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde bina yapımında bilimsel ve teknik önlemler alınması gerektiğini savunur. Bu bağlamda, "Deprem Allah’ın takdiridir ama biz de gerekli önlemleri almalıyız" anlayışı hakimdir.

Hastalık ve Sağlık: Modernist yaklaşıma göre, hastalıklarla mücadelede tıbbi ve bilimsel yöntemler ön plandadır. Örneğin, kanser gibi ciddi hastalıklar karşısında, modern tıbbın sunduğu tedavi yöntemleri ve erken teşhis önemsenir. Bu durumda, "Tedavi Allah’ın izniyle olur ama biz de en iyi sağlık hizmetini almalıyız" düşüncesi yaygındır.

Ekonomik Durum ve Girişimcilik: Modernist anlayış, bireylerin ekonomik durumlarını kendi çabaları ve girişimleriyle değiştirebileceklerine inanır. Örneğin, iş kurma, eğitim alma ve kariyer planlama gibi konulara önem verilir. "Kendi kaderimizi kendimiz yazarız" mottosu, modernist yaklaşımın bir yansımasıdır.

Geleneksel ve modernist yaklaşımlar arasındaki bu farklar, Türkiye'deki toplumsal dinamiklere ve bireylerin yaşamlarına çeşitli şekillerde yansır. Geleneksel yaklaşım, toplumsal dayanışmayı ve psikolojik rahatlamayı teşvik ederken, modernist yaklaşım bireysel sorumluluk ve özgür iradeyi ön plana çıkarır.


Toplumsal Dayanışma ve Yardımlaşma: Geleneksel yaklaşım, insanların başlarına gelen olayları Allah’ın takdiri olarak kabul etmeleri ve bu durumları sabır ve tevekkül ile karşılamaları gerektiğini vurgular. Bu, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik eder. Ancak, modernist yaklaşım, bireylerin kendi çabalarıyla hayatlarını iyileştirme konusunda daha aktif olmalarını savunur, bu da toplumsal dayanışma üzerinde farklı bir etki yaratabilir.

Bireysel Başarı ve Toplumsal Mobilite: Modernist yaklaşım, bireysel sorumluluğu ve özgür iradeyi vurgular. Bu, bireylerin eğitim, iş hayatı ve toplumsal kalkınma gibi alanlarda aktif rol almalarını teşvik eder. Modernist düşünürler, "Kendi kaderimizi kendimiz yazarız" mottosuyla, bireylerin kendi çabalarıyla kaderlerini şekillendirebileceklerini savunur. Bu yaklaşım, toplumsal mobiliteyi artırır ve bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerini teşvik eder.

Din ve Bilim İlişkisi: Geleneksel yaklaşım, dinin bilimin üzerinde olduğunu savunurken, modernist yaklaşım din ve bilimin uyumlu bir şekilde var olabileceğini ve birbirlerini tamamlayabileceğini savunur. Bu, özellikle doğal afetler gibi konularda farklı yaklaşımlara yol açar. Geleneksel yaklaşım, afetleri Allah'ın takdiri olarak kabul ederken, modernist yaklaşım afetlerin bilimsel yöntemlerle önlenebileceğini ve etkilerinin azaltılabileceğini savunur.

Kader inancı, hem İslam hem de Batı toplumlarında önemli sosyolojik etkiler yaratmaktadır. Bu inançlar, bireylerin yaşamlarını, toplumsal yapıyı ve sosyal davranışları şekillendirmektedir. İslam toplumlarında kader inancı, toplumsal dayanışma ve sabır erdemlerini ön plana çıkarırken, Batı toplumlarında bireysel sorumluluk ve sekülerleşme süreçlerini desteklemektedir. Türkiye gibi hem geleneksel hem de modernist İslami yaklaşımların bir arada bulunduğu toplumlarda, kader inancının yorumlanması ve etkileri daha karmaşık bir hal almaktadır.


Kaynaklar


Berger, P. L., & Luckmann, T. (1966). The Social Construction of Reality: A Treatise in the Sociology of Knowledge. Anchor Books.

Blumer, H. (1969). Symbolic Interactionism: Perspective and Method. Prentice-Hall.

Durkheim, E. (1912). The Elementary Forms of Religious Life. Free Press.

Esposito, J. L. (2005). Islam: The Straight Path. Oxford University Press.

Giddens, A. (1991). Modernity and Self-Identity: Self and Society in the Late Modern Age. Stanford University Press.

Smith, C. (2003). Moral, Believing Animals: Human Personhood and Culture. Oxford University Press.

Weber, M. (2002). The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism. Penguin Books.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...