Türkiye, tarihsel olarak İslam geleneğinin baskın olduğu bir ülke olmasına rağmen, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren sekülerleşme hareketlerine sahne olmuştur. Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte laiklik ilkesi anayasal olarak benimsenmiş ve devlet ile din işleri birbirinden ayrılmıştır. Ancak, Türkiye'nin sekülerleşme süreci, Batı ülkelerinden farklı bir seyir izlemiş ve dini kurumlar ile değerler toplumsal yaşamda önemini korumaya devam etmiştir.
Son yıllarda Türkiye'de ateizm ve deizm gibi dini inançların dışında kalan düşünce akımlarının giderek yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Özellikle genç nüfus arasında, geleneksel dini anlayışların sorgulanması ve alternatif inanç sistemlerine yönelim dikkat çekmektedir. Bu durum, Türkiye'nin dini ve seküler gelenekleri arasındaki gerilimi artırmakta ve toplumsal değişim süreçlerini etkilemektedir.
Ateizm ve deizmin Türkiye'deki yükselişi, ülkenin sosyal, kültürel ve siyasal yaşamında önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu inanç sistemlerinin yaygınlaşması, bir yandan bireysel özgürlükler ve düşünce çeşitliliği açısından olumlu görülürken, diğer yandan toplumsal değerlerin dönüşümü ve geleneksel kurumların zayıflaması endişelerine yol açmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de ateizm ve deizmin sosyolojik açıdan incelenmesi, ülkenin sekülerleşme deneyimini ve toplumsal değişim dinamiklerini anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu makale, Türkiye'de ateizm ve deizmin sosyolojik boyutlarını ele almayı amaçlamaktadır. Konuya ilişkin mevcut literatür ve ampirik veriler ışığında, ateizm ve deizmin Türkiye'deki yaygınlığı, toplumsal etkileri ve siyasi yansımaları incelenecektir. Ayrıca, bu inanç sistemlerinin Türkiye'nin sekülerleşme süreci ve dini kurumların dönüşümü üzerindeki etkileri tartışılacaktır. Makale, Türkiye'nin değişen dini ve seküler geleneklerini anlamak ve ülkenin geleceğine yönelik öngörüler geliştirmek açısından önemli katkılar sunmayı hedeflemektedir.
Kavramsal Çerçeve
Ateizm, en genel anlamıyla tanrının veya tanrıların varlığına inanmama durumudur. Ateist düşünceye göre, evrenin ve yaşamın kaynağı doğaüstü güçler değil, maddi süreçlerdir (Ertit, 2019). Deizm ise, tanrının evreni yarattığına ancak yaratılıştan sonra evrene müdahale etmediğine inanan bir düşünce sistemidir. Deistler, geleneksel dinlerin vahiy, mucize ve ibadet gibi unsurlarını reddederler (Yılmaz, 2020).
Sekülerleşme, toplumsal yaşamın dini kurumların ve değerlerin etkisinden uzaklaşması sürecini ifade eder. Laiklik ise, devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrılmasını ve devletin dini konularda tarafsız olmasını öngören bir ilkedir (Köse, 2018). Din sosyolojisi, dini inançların, kurumların ve pratiklerin toplumsal boyutlarını inceleyen bir disiplindir (Tuğal, 2016).
Türkiye'de ateizm ve deizmin tarihsel kökenleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine kadar uzanır. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde, Batılılaşma hareketleri ve pozitivist düşüncenin etkisiyle, geleneksel dini anlayışlar sorgulanmaya başlamıştır (Ertit, 2019). Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte, laiklik ilkesi benimsenmiş ve sekülerleşme politikaları uygulanmıştır. Ancak, 1950'lerden itibaren çok partili siyasi hayata geçişle birlikte, dini değerlerin ve kurumların toplumsal rolü yeniden artmaya başlamıştır (Tuğal, 2016).
Türkiye'de Ateizm ve Deizmin Yaygınlaşması
Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlığına ilişkin kesin veriler olmamakla birlikte, son yıllarda yapılan araştırmalar bu inanç sistemlerinin özellikle genç nüfus arasında giderek yaygınlaştığını göstermektedir. Örneğin, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2018 yılında yaptığı Türkiye'de Toplumsal Değerler Araştırması'na göre, kendisini "hiçbir dine mensup olmayan" olarak tanımlayanların oranı %3 civarındadır(TÜİK, 2018). Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2014 yılında yaptığı Türkiye'de Dini Hayat Araştırması'nda ise, kendisini "inançsız" olarak tanımlayanların oranı %2,9 olarak belirlenmiştir (Diyanet İşleri Başkanlığı, 2014).
Ateizm ve deizmin Türkiye'deki yaygınlaşmasını etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunlar arasında eğitim seviyesinin yükselmesi, kentleşme oranının artması ve küreselleşme süreçlerinin etkisi öne çıkmaktadır (Ertit, 2019). Eğitim seviyesi yüksek olan bireylerin geleneksel dini anlayışları daha fazla sorguladıkları ve alternatif düşünce sistemlerine daha açık oldukları gözlemlenmektedir. Kentleşme ise, geleneksel toplumsal bağların zayıflamasına ve bireyselleşmenin artmasına yol açarak seküler değerlerin yaygınlaşmasını kolaylaştırmaktadır (Yılmaz, 2020). Küreselleşme süreçleri de, farklı kültür ve inanç sistemleriyle etkileşimi artırarak dini çeşitliliğin ve çoğulculuğun gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Ateizm ve deizm eğilimlerinin farklı demografik gruplar arasında nasıl farklılaştığına ilişkin de bazı bulgular mevcuttur. Kadir Has Üniversitesi'nin 2019 yılında yaptığı Türkiye Değerler Atlası araştırmasına göre, gençler arasında ateizm ve deizm eğilimlerinin daha yüksek olduğu, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi arttıkça bu eğilimlerin arttığı görülmektedir (Kadir Has Üniversitesi, 2019). Ayrıca, erkeklerin kadınlara göre ateizm ve deizme daha yatkın oldukları, bölgesel olarak ise büyük şehirlerde ve Batı bölgelerinde bu eğilimlerin daha yaygın olduğu belirtilmektedir.
Türkiye, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren sekülerleşme politikalarını benimsemiş ve laiklik ilkesini anayasal olarak güvence altına almıştır. Bununla birlikte, Türkiye'nin sekülerleşme deneyimi, Batı ülkelerinden farklı bir seyir izlemiş ve dini kurumlar toplumsal yaşamda etkili olmaya devam etmiştir (Tuğal, 2016). Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi resmi dini kurumların varlığı ve devlet tarafından desteklenmesi, Türkiye'nin kendine özgü laiklik anlayışının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir (Köse, 2018).
Türkiye'deki sekülerleşme süreçleri, ateizm ve deizmin yaygınlaşmasını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Sekülerleşme, geleneksel dini anlayışların ve kurumların toplumsal yaşamdaki rolünü azaltarak, alternatif düşünce sistemlerinin gelişmesine zemin hazırlamaktadır (Ertit, 2019). Ancak, Türkiye'nin sekülerleşme deneyimi, aynı zamanda toplumsal gerilimler ve çatışmalar da yaratmıştır. Dini değerlere bağlı kesimler ile seküler yaşam tarzını benimseyenler arasındaki kutuplaşma, siyasi ve kültürel alanlarda kendini göstermektedir (Tuğal, 2016).
Türkiye'de sekülerleşme tartışmaları, özellikle 1980'lerden itibaren ivme kazanmıştır. 1980 askeri darbesi sonrasında, dini grupların ve cemaatlerin toplumsal ve siyasal alandaki etkinliklerinin artması, laiklik ilkesinin sorgulanmasına yol açmıştır (Ertit, 2019). 2000'li yıllardan itibaren ise, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarları döneminde, muhafazakâr değerlerin yükselişe geçmesi ve dini söylemin siyasette daha görünür hale gelmesi, sekülerleşme süreçlerini yavaşlatmıştır (Tuğal, 2016). Bununla birlikte, son yıllarda ateizm ve deizm gibi seküler düşünce akımlarının gençler arasında yaygınlaşması, Türkiye'nin sekülerleşme deneyiminin farklı bir boyutunu ortaya koymaktadır.
Ateizm, Deizm ve Toplumsal Değişim
Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlaşması, toplumsal değişim süreçleriyle yakından ilişkilidir. Modernleşme, bireyselleşme ve küreselleşme gibi faktörler, geleneksel değerlerin ve kurumların dönüşümüne yol açarak, alternatif inanç ve düşünce sistemlerinin gelişmesine zemin hazırlamaktadır (Zuckerman, 2009). Ateist ve deist bireylerin toplumsal konumları ve deneyimleri, bu değişim süreçlerinin somut yansımalarını oluşturmaktadır.
Türkiye'de ateist ve deist bireylerin toplumsal yaşamdaki konumları incelendiğinde, bu grupların genellikle marjinal ve dışlanmış bir konumda oldukları görülmektedir. Geleneksel dini değerlerin baskın olduğu bir toplumda, dinsizlik veya inançsızlık, çoğu zaman stigmatize edilen ve ötekileştirilen bir durum olarak algılanmaktadır (Sevinç vd., 2017). Ateist ve deist bireyler, gündelik yaşamlarında ayrımcılık, baskı ve şiddet gibi olumsuz deneyimlerle karşılaşabilmektedir (Bluemke vd., 2020).
Bununla birlikte, ateizm ve deizmin toplumsal norm ve değerler üzerindeki etkileri giderek daha fazla hissedilmektedir. Geleneksel ahlaki kodların ve dini kurumların sorgulanması, bireysel özgürlükler ve insan hakları gibi seküler değerlerin önem kazanmasına yol açmaktadır (Keysar, 2014). Özellikle genç kuşaklar arasında, dini dogmaların reddedilmesi ve bilimsel düşüncenin benimsenmesi yaygınlaşmaktadır (Ertit, 2019).
Ateizm ve deizmin toplumsal norm ve değerler üzerindeki etkileri, Türkiye'de giderek daha fazla hissedilmektedir. Bu etkiler, geleneksel ahlaki kodların ve dini kurumların sorgulanması, bireysel özgürlükler ve insan hakları gibi seküler değerlerin önem kazanması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Geleneksel Ahlaki Kodların ve Dini Kurumların Sorgulanması
Ateizm ve deizm, geleneksel dini inançlara dayalı ahlaki kodların ve dini kurumların sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu inanç sistemleri, doğrudan dini dogmaları ve bunların dayandığı metinleri eleştirir ve alternatif, rasyonel temellere dayanan ahlaki sistemler geliştirmeyi hedefler. Bu süreçte, dini kuralların ve öğretilerin mutlak doğru olarak kabul edilmesi yerine, bunların tarihsel ve sosyolojik bağlamları içinde değerlendirilmesi gerektiği fikri öne çıkar.
Bireysel Özgürlüklerin ve İnsan Haklarının Önem Kazanması
Ateizm ve deizm, bireysel özgürlükler ve insan hakları gibi seküler değerlerin önem kazanmasına yol açmaktadır. Bu inanç sistemleri, bireylerin kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını özgürce seçme hakkını savunur. Dini dogmaların baskısından kurtulan bireyler, kendi ahlaki ve etik değerlerini oluşturma konusunda daha fazla özgürlüğe sahip olurlar.
İfade Özgürlüğü: Ateistler ve deistler, inançsızlıklarını veya alternatif inançlarını açıkça ifade edebilmek için ifade özgürlüğünü savunurlar. Bu, toplumsal tartışmaların daha geniş bir yelpazede yapılmasına ve farklı görüşlerin dile getirilmesine olanak tanır.
Din ve Vicdan Özgürlüğü: Ateizm ve deizm, din ve vicdan özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu vurgular. Bireyler, herhangi bir dini inanca sahip olmama veya farklı bir inancı benimseme özgürlüğüne sahiptir.
Genç Kuşaklar Arasında Dini Dogmaların Reddedilmesi ve Bilimsel Düşüncenin Benimsenmesi
Özellikle genç kuşaklar arasında, dini dogmaların reddedilmesi ve bilimsel düşüncenin benimsenmesi yaygınlaşmaktadır. Bu durum, çeşitli faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır:
Eğitim: Eğitim seviyesinin yükselmesi, genç bireylerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Eğitim kurumlarında bilimsel bilgiye erişim ve bu bilginin öğretimi, doğa olaylarının dini açıklamalar dışında anlaşılabileceğini gösterir. Bu, dini dogmaların sorgulanmasına yol açar (Ertit, 2019).
İnternet ve Sosyal Medya: İnternet ve sosyal medya, gençlerin farklı inanç ve düşünce sistemleriyle tanışmalarını kolaylaştırır. Bu platformlar, dini dogmaların eleştirildiği ve alternatif düşüncelerin tartışıldığı alanlar sunar. Gençler, bu sayede kendi inançlarını sorgulama ve yeniden değerlendirme fırsatı bulurlar.
Küreselleşme: Küreselleşme, farklı kültürler ve inanç sistemleri arasında etkileşimi artırır. Gençler, global düzeyde seküler değerlerin ve bilimsel düşüncenin önem kazandığını görerek, bu değerlere daha fazla yönelirler.
Ateizm ve deizm, aynı zamanda Türkiye'deki sivil toplum hareketlerinin ve aktivizmin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Ateist ve deist bireyler, dernekler, platformlar ve sosyal medya grupları aracılığıyla bir araya gelerek, ortak taleplerini dile getirmekte ve kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadır (Açıkgöz, 2018). Bu gruplar, ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, eşitlik ve ayrımcılıkla mücadele gibi konularda çeşitli kampanyalar ve etkinlikler düzenlemektedir.
Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlaşması, toplumsal ve kültürel hayat üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Geleneksel değerlerin ve dini kurumların sorgulanması, bireysel özgürlükler ve seküler yaşam tarzlarının önem kazanmasına yol açmaktadır. Bu durum, aile yapısından eğitim sistemine, tüketim alışkanlıklarından sanatsal ifade biçimlerine kadar pek çok alanda kendini göstermektedir.
Ateist ve deist bireylerin toplumsal görünürlüğünün artması, aynı zamanda Türkiye'deki kimlik siyasetinin de dönüşümüne katkıda bulunmaktadır. Dini kimliklerin yanı sıra, seküler ve inançsız kimliklerin de kamusal alanda temsil edilmesi, çoğulcu ve demokratik bir toplum anlayışının gelişmesine zemin hazırlamaktadır (Nefes, 2017). Ancak, bu süreç aynı zamanda toplumsal kutuplaşma riskini de beraberinde getirmektedir. Muhafazakâr ve seküler kesimler arasındaki gerilimin yükselmesi, ateizm ve deizm tartışmalarının siyasi ve ideolojik bir zemine kaymasına yol açabilmektedir (Soner & Toktaş, 2011).
Ateizm ve deizmin Türkiye'deki gelişimini etkileyen bir diğer faktör de, küreselleşme ve uluslararası etkileşimdir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması, farklı inanç ve düşünce sistemleriyle temas imkânını artırmakta ve alternatif yaşam tarzlarının benimsenmesini kolaylaştırmaktadır (Van Laer & Janssens, 2011). Bu durum, özellikle genç kuşakların dini algı ve pratiklerinde önemli değişimlere yol açmaktadır (Nilan, 2020).
Türkiye’de ateizm ve deizm olgusunun gün geçtikçe daha görünür hale geldiği bir vakıadır. Hatta bununla ilgili seküler çevrelerden değil, bizzat dindar çevrelerden söz konusu akımlara geçişin konu edildiği bir kitap yayınlanmıştır. Hamdi Tayfur'un editörlüğünü yaptığı Ankara Okulu Yayınları'ndan çıkan "Dip Dalga: Eski Müslümanlar, Yeni Deistler/Ateistler/Agnostikler" adlı kitap, son dönemde Türkiye'de İslam inancından uzaklaşarak deizm, ateizm veya agnostisizmi benimseyen bireylerin yaşadığı düşünsel ve manevi dönüşüm sürecini ele almaktadır. Kitap, bu eğilimin bireysel hikâyeler üzerinden toplumsal, kültürel, felsefi ve psikolojik boyutlarını incelemekte, geleneksel dini anlayışlar ile modern dünya görüşleri arasındaki gerilimi irdelemektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlaşması, toplumsal, siyasal ve kültürel dönüşümlerin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Modernleşme, sekülerleşme ve küreselleşme süreçleri, geleneksel dini anlayışların sorgulanmasına ve alternatif düşünce sistemlerinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte, Türkiye'nin kendine özgü tarihsel ve kültürel bağlamı, ateizm ve deizmin algılanışını ve deneyimlenişini şekillendirmektedir.
Türkiye'de ateizm ve deizmin gelişimi, laiklik ve din-devlet ilişkileri ekseninde şekillenen tartışmalarla yakından ilişkilidir. Resmi olarak laik bir devlet olan Türkiye'de, dini değerlerin kamusal alandaki rolü ve siyasete etkisi sürekli bir gerilim konusu olmaktadır. Ateist ve deist gruplar, genellikle seküler değerlerin ve bireysel özgürlüklerin savunuculuğunu yaparken, muhafazakâr kesimler dini kimliğin ve geleneksel ahlaki kodların korunması yönünde tavır almaktadır.
Ateizm ve deizmin Türkiye'deki geleceği, büyük ölçüde toplumsal ve siyasal dönüşümlerin seyrine bağlı olacaktır. Eğitim seviyesinin yükselmesi, kentleşme oranının artması ve bireyselleşme eğilimlerinin güçlenmesi, seküler düşünce akımlarının yaygınlaşmasını destekleyebilir. Öte yandan, dini değerlerin ve kurumların toplumsal yaşamdaki etkisinin devam etmesi, ateizm ve deizme yönelik olumsuz algıların sürmesine yol açabilir.
Türkiye'de ateizm ve deizm, çok boyutlu ve dinamik bir toplumsal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olgunun anlaşılması, Türkiye'nin modernleşme, sekülerleşme ve demokratikleşme süreçlerinin analiz edilmesini gerektirmektedir. Ateist ve deist bireylerin toplumsal konumları ve deneyimleri, Türkiye'deki din-devlet ilişkilerinin ve inanç özgürlüğünün durumuna ilişkin önemli ipuçları sunmaktadır. Bu bağlamda, ateizm ve deizm üzerine yapılacak çok disiplinli ve karşılaştırmalı araştırmalar, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal gerçekliğinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunabilir.
Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlaşması, toplumsal, siyasal ve kültürel dönüşümlerin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Modernleşme, sekülerleşme ve küreselleşme süreçleri, geleneksel dini anlayışların sorgulanmasına ve alternatif düşünce sistemlerinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte, Türkiye'nin kendine özgü tarihsel ve kültürel bağlamı, ateizm ve deizmin algılanışını ve deneyimlenişini şekillendirmektedir.
Türkiye'de ateizm ve deizmin gelişimi, laiklik ve din-devlet ilişkileri ekseninde şekillenen tartışmalarla yakından ilişkilidir. Resmi olarak laik bir devlet olan Türkiye'de, dini değerlerin kamusal alandaki rolü ve siyasete etkisi sürekli bir gerilim konusu olmaktadır. Ateist ve deist gruplar, genellikle seküler değerlerin ve bireysel özgürlüklerin savunuculuğunu yaparken, muhafazakâr kesimler dini kimliğin ve geleneksel ahlaki kodların korunması yönünde tavır almaktadır.
Ateizm ve deizmin Türkiye'deki geleceği, büyük ölçüde toplumsal ve siyasal dönüşümlerin seyrine bağlı olacaktır. Eğitim seviyesinin yükselmesi, kentleşme oranının artması ve bireyselleşme eğilimlerinin güçlenmesi, seküler düşünce akımlarının yaygınlaşmasını destekleyebilir. Öte yandan, dini değerlerin ve kurumların toplumsal yaşamdaki etkisinin devam etmesi, ateizm ve deizme yönelik olumsuz algıların sürmesine yol açabilir.
Türkiye'de ateizm ve deizm, çok boyutlu ve dinamik bir toplumsal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olgunun anlaşılması, Türkiye'nin modernleşme, sekülerleşme ve demokratikleşme süreçlerinin analiz edilmesini gerektirmektedir. Ateist ve deist bireylerin toplumsal konumları ve deneyimleri, Türkiye'deki din-devlet ilişkilerinin ve inanç özgürlüğünün durumuna ilişkin önemli ipuçları sunmaktadır. Bu bağlamda, ateizm ve deizm üzerine yapılacak çok disiplinli ve karşılaştırmalı araştırmalar, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal gerçekliğinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunabilir.
Kaynakça
Açıkgöz, M. (2018). Türkiye'de Ateizm ve Sivil Toplum. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 21(2), 272-295.
Akgönül, S. (2013). The minority concept in the Turkish context: Practices and perceptions in Turkey, Greece, and France. Brill.
Bluemke, M., Jong, J., Grevenstein, D., Mikloušić, I., & Halberstadt, J. (2020). Out of control: Perceived threat to personal autonomy increases positive attitudes towards marginalized groups via lowered self-esteem. Journal of Social Issues, 76(3), 588-608.
Çarkoğlu, A., & Kalaycıoğlu, E. (2009). The rising tide of conservatism in Turkey. Palgrave Macmillan.
Diyanet İşleri Başkanlığı (2014). Türkiye'de Dini Hayat Araştırması.
Ertit, V. (2019). Türkiye'de Ateizm: İnanç, Siyaset ve Toplum. İstanbul: Otonom Yayıncılık.
Göle, N. (1997). Secularism and Islamism in Turkey: The Making of Elites and Counter-Elites.
Göle, N. (2010). Manifestations of the religious-secular divide: Self, state, and the public sphere. In L. E. Cady & E. S. Hurd (Eds.), Comparative Secularisms in a Global Age (pp. 41-53). Palgrave Macmillan.
Inglehart, R., & Norris, P. (2004). Sacred and Secular: Religion and Politics Worldwide.
Kadir Has Üniversitesi (2019). Türkiye Değerler Atlası.
Keysar, A. (2014). Secularism and secularity: Contemporary international perspectives. Hartford, CT: Institute for the Study of Secularism in Society and Culture.
Köse, A. (2018). Küreselleşme, Laiklik ve Din. İstanbul: Timaş Yayınları.
Nefes, T. S. (2017). The sociological foundations of Turkish secularism: The Kemalist project and the transformation of Turkish society. Sociology of Islam, 5(1), 25-42.
Nilan, P. (2020). Young people and the contestation of religious and secular identities in Turkey. In P. Nilan & L. A. Rocha (Eds.), Youth, Religion and Identity in a Globalizing Context (pp. 87-102). Brill.
Özdalga, E. (2013). The veiling issue, official secularism and popular Islam in modern Turkey. Routledge.
Sevinç, K., Coleman III, T. J., & Hood Jr, R. W. (2017). Non-belief: An Islamic perspective. Secularism and Nonreligion, 6.
Soner, B. A., & Toktaş, Ş. (2011). Alevis and Alevism in the changing context of Turkish politics: The Justice and Development Party's Alevi opening. Turkish Studies, 12(3), 419-434.
Toktaş, Ş., & Aras, B. (2009). The EU and minority rights in Turkey. Political Science Quarterly, 124(4), 697-720.
Toprak, B. (2005). Islam and democracy in Turkey. Turkish Studies, 6(2), 167-186.
Tuğal, C. (2016). Türkiye'de İslam, Laiklik ve Sekülerizm: Sosyolojik Bir İnceleme. İstanbul: İletişim Yayınları.
Türkiye İstatistik Kurumu (2018). Türkiye'de Toplumsal Değerler Araştırması.
Van Laer, K., & Janssens, M. (2011). Ethnic minority professionals' experiences with subtle discrimination in the workplace. Human Relations, 64(9), 1203-1227.
Yılmaz, H. (2020). Türkiye'de Deizm ve Toplumsal Değişme. Ankara: Ütopya Yayınevi.
Zuckerman, P. (2009). Atheism, secularity, and well-being: How the findings of social science counter negative stereotypes and assumptions. Sociology Compass, 3(6), 949-971.
Yorumlar
Yorum Gönder