Ana içeriğe atla

Hubert Knoblauch'un Çoklu Gerçeklikler Yaklaşımı: İletişimsel Yapısalcılık Perspektifinden Bir Analiz

 Hubert Knoblauch'un Çoklu Gerçeklikler Yaklaşımı: İletişimsel Yapısalcılık Perspektifinden Bir Analiz


Hubert Knoblauch, çağdaş Alman sosyolojisinin önde gelen isimlerinden biri olarak, bilgi sosyolojisi ve iletişim teorisi alanlarında yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır. Özellikle geliştirdiği "iletişimsel yapısalcılık" kavramı ve "çoklu gerçeklikler" yaklaşımı, sosyolojik düşünceye önemli katkılar sağlamıştır. Bu makale, Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımını, iletişimsel yapısalcılık perspektifinden derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, modern toplumların karmaşık yapısını anlamak ve farklı gerçeklik alanlarının nasıl oluştuğunu, sürdürüldüğünü ve birbirleriyle etkileşime girdiğini açıklamak için zengin bir teorik çerçeve sunmaktadır.


Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, fenomenolojik sosyoloji geleneğinden beslenmektedir. Bu gelenek içinde özellikle Alfred Schütz'ün çalışmaları merkezi bir rol oynamaktadır. Schütz, gündelik yaşam gerçekliğinin yanı sıra, rüyalar, sanat, bilim gibi farklı "anlam alanları"nın varlığına dikkat çekmiş ve bu alanların kendine özgü bilişsel stilleri olduğunu öne sürmüştür. Knoblauch, Schütz'ün bu fikirlerini temel alarak, modern toplumda çoklu gerçekliklerin nasıl oluştuğunu ve işlev gördüğünü incelemiştir. Ayrıca, Peter L. Berger ve Thomas Luckmann'ın "Gerçekliğin Sosyal İnşası" teorisi de Knoblauch'un düşüncesinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu teori, gerçekliğin toplumsal etkileşimler yoluyla inşa edildiğini öne sürer ve Knoblauch, bu yaklaşımı iletişimsel eylem teorisiyle birleştirerek "iletişimsel yapısalcılık" kavramını geliştirmiştir. Bu sentez, Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımının temelini oluşturmaktadır.


Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımının temel prensiplerini şu şekilde özetleyebiliriz: Birincisi, gerçeklik tek ve mutlak değil, çoklu ve dinamiktir. İkincisi, farklı gerçeklik alanları, farklı iletişim biçimleri ve pratikleriyle karakterize edilir. Üçüncüsü, gerçeklik iletişimsel eylemler yoluyla inşa edilir. Dördüncüsü, gerçeklik alanları arasında geçişler mümkündür ve bu geçişler genellikle belirli ritüeller veya pratiklerle gerçekleşir. Bu prensipler doğrultusunda Knoblauch, gündelik yaşam gerçekliğini "üstün gerçeklik" olarak tanımlar. Bu, en yaygın ve paylaşılan gerçeklik alanıdır. Ancak bunun yanında, bilim, sanat, din, politika, ekonomi gibi farklı gerçeklik alanları da mevcuttur. Her bir alan, kendine özgü iletişim biçimleri, semboller, pratikler ve bilişsel stillerle karakterize edilir. Knoblauch'a göre, bu farklı gerçeklik alanları arasındaki geçişler, genellikle belirli "anahtar deneyimler" veya ritüeller aracılığıyla gerçekleşir. Örneğin, bir tiyatro oyununa gitmek, gündelik gerçeklikten sanatsal bir gerçekliğe geçişi temsil edebilir; bir bilimsel konferansa katılmak, akademik gerçeklik alanına giriş olarak görülebilir.


Knoblauch'un yaklaşımında, gerçekliğin iletişimsel eylemler yoluyla inşa edilmesi merkezi bir rol oynar. Bu süreçte dil, semboller ve performatif pratikler büyük önem taşır. İletişim, sadece bilgi aktarımı olarak değil, aynı zamanda anlamların ve gerçekliklerin yaratıldığı, müzakere edildiği ve dönüştürüldüğü bir süreç olarak ele alınır. Bu bakış açısı, gerçekliğin statik bir yapı olmadığını, sürekli olarak iletişimsel eylemler aracılığıyla yeniden üretildiğini ve dönüştürüldüğünü vurgular. Knoblauch, bu süreçleri anlamak için "iletişimsel yapısalcılık" kavramını geliştirir. Bu kavram, toplumsal yapıların ve kurumların iletişimsel eylemler yoluyla nasıl oluştuğunu ve sürdürüldüğünü açıklamaya çalışır. İletişimsel yapısalcılık, mikro düzeydeki etkileşimlerle makro düzeydeki toplumsal yapılar arasındaki bağlantıyı kurmayı amaçlar.


Modern toplumda, teknolojik gelişmeler ve küreselleşme, çoklu gerçekliklerin yapısını ve dinamiklerini önemli ölçüde etkilemiştir. Knoblauch, özellikle dijital teknolojilerin ve sanal gerçekliklerin yükselişine dikkat çeker. Bu yeni gerçeklik alanları, geleneksel gerçeklik kavramlarını zorlamakta ve yeni araştırma alanları açmaktadır. Örneğin, sosyal medya platformları, kendine özgü iletişim biçimleri, normları ve pratikleri olan yeni bir gerçeklik alanı olarak görülebilir. Benzer şekilde, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, fiziksel ve dijital gerçekliklerin iç içe geçtiği hibrit gerçeklik alanları yaratmaktadır. Knoblauch, bu gelişmelerin toplumsal etkileşimleri ve gerçeklik algılarını nasıl dönüştürdüğünü incelemektedir. Ayrıca, küreselleşmenin etkisiyle, farklı kültürel gerçekliklerin bir araya gelmesi ve çatışması da Knoblauch'un çalışmalarında önemli bir yer tutar. Bu bağlamda, kültürlerarası iletişim ve farklı gerçeklik alanları arasındaki etkileşimler, çoklu gerçeklikler yaklaşımı çerçevesinde incelenmektedir.


Knoblauch, çoklu gerçekliklerin incelenmesinde nitel araştırma yöntemlerine büyük önem verir. Özellikle videografi ve görsel-işitsel analiz tekniklerini geliştirerek, iletişimsel eylemlerin ve gerçeklik inşa süreçlerinin daha detaylı ve bütüncül bir şekilde incelenmesini sağlamıştır. Bu metodolojik yaklaşım, iletişimsel eylemlerin sadece sözel boyutunu değil, aynı zamanda beden dili, mekânsal düzenlemeler, nesnelerin kullanımı gibi çok boyutlu unsurlarını da dikkate almayı mümkün kılar. Videografi yöntemi, gerçeklik alanlarının nasıl oluştuğunu ve sürdürüldüğünü, aynı zamanda farklı gerçeklik alanları arasındaki geçişlerin nasıl gerçekleştiğini incelemek için güçlü bir araç sunmaktadır. Bu yöntem, özellikle kurumsal etkileşimler, ritüeller, performanslar gibi karmaşık sosyal durumların analizinde etkili olmaktadır. Knoblauch'un bu metodolojik katkısı, sosyal bilimlerde görsel-işitsel verilerin kullanımının artmasına ve iletişimsel süreçlerin daha kapsamlı bir şekilde incelenmesine öncülük etmiştir.


Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, modern toplumun karmaşık yapısını anlamak için önemli imkanlar sunmaktadır. Bu yaklaşım, gündelik yaşamdan kurumsal yapılara, medya etkileşimlerinden kültürlerarası iletişime kadar geniş bir yelpazede uygulanabilir. Örneğin, modern iş yaşamında, çalışanların fiziksel ofis ortamı, dijital iletişim platformları ve sanal toplantı alanları gibi farklı gerçeklik alanları arasında nasıl geçiş yaptıklarını ve bu farklı alanlardaki iletişim pratiklerini nasıl uyarladıklarını anlamak için kullanılabilir. Benzer şekilde, eğitim alanında, geleneksel sınıf ortamı, çevrimiçi öğrenme platformları ve sanal laboratuvarlar gibi farklı öğrenme ortamlarının nasıl işlev gördüğünü ve öğrencilerin bu farklı gerçeklik alanları arasında nasıl hareket ettiğini incelemek için faydalı olabilir. Ayrıca, medya çalışmalarında, farklı medya platformlarının nasıl farklı gerçeklik alanları yarattığını ve bu alanların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini anlamak için kullanılabilir.


Knoblauch'un yaklaşımı, aynı zamanda çağdaş toplumların karşılaştığı bazı temel sorunları anlamak için de önemli perspektifler sunmaktadır. Örneğin, "post-truth" (hakikat sonrası) dönem olarak adlandırılan günümüz koşullarında, farklı gerçeklik algılarının nasıl oluştuğunu ve yayıldığını anlamak için çoklu gerçeklikler yaklaşımı değerli bir teorik çerçeve sağlayabilir. Bu bağlamda, sosyal medya platformları, alternatif haber kaynakları ve geleneksel medya arasındaki etkileşimlerin, farklı gerçeklik algılarının oluşmasında nasıl rol oynadığı incelenebilir. Benzer şekilde, küresel salgın gibi kriz durumlarında, farklı toplumsal grupların nasıl farklı gerçeklik algıları geliştirdiğini ve bu algıların nasıl çatıştığını anlamak için de bu yaklaşım kullanılabilir. Knoblauch'un teorisi, bu tür karmaşık toplumsal fenomenleri anlamak için çok katmanlı bir analiz imkanı sunmaktadır.


Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, sosyolojik teorinin ötesine geçerek, interdisipliner araştırmalara da ilham vermektedir. Özellikle iletişim çalışmaları, medya teorisi, kültürel çalışmalar ve bilim ve teknoloji çalışmaları gibi alanlarda, bu yaklaşımın verimli bir şekilde uygulanabileceği görülmektedir. Örneğin, yapay zeka ve sanal gerçeklik teknolojilerinin gelişimi ile ortaya çıkan yeni gerçeklik formlarını anlamak için, Knoblauch'un yaklaşımı değerli bir teorik çerçeve sunabilir. Bu teknolojilerin insan algısını ve toplumsal etkileşimleri nasıl dönüştürdüğünü, yeni gerçeklik alanları yaratırken aynı zamanda mevcut gerçeklik algılarını nasıl etkilediğini incelemek için çoklu gerçeklikler yaklaşımı kullanılabilir. Ayrıca, bu yaklaşım, dijital platformlarda oluşan yeni topluluk formlarını ve bu sanal ortamlarda gerçekleşen kimlik inşası süreçlerini anlamak için de faydalı olabilir.


Knoblauch'un çalışmaları, aynı zamanda metodolojik yeniliklere de öncülük etmiştir. Özellikle videografi yönteminin geliştirilmesi, sosyal bilimlerde görsel-işitsel verilerin kullanımının artmasına ve iletişimsel süreçlerin daha kapsamlı bir şekilde incelenmesine katkıda bulunmuştur. Bu metodolojik yaklaşım, sadece sözel iletişimi değil, aynı zamanda beden dili, mekânsal düzenlemeler, nesnelerin kullanımı gibi çok boyutlu unsurları da dikkate alarak, gerçeklik inşa süreçlerinin daha bütüncül bir şekilde anlaşılmasını sağlamıştır. Bu yöntem, özellikle kurumsal etkileşimler, ritüeller, performanslar gibi karmaşık sosyal durumların analizinde etkili olmaktadır. Knoblauch'un bu metodolojik katkısı, sosyal bilimlerde yeni araştırma alanlarının açılmasına ve mevcut araştırma pratiklerinin zenginleştirilmesine yol açmıştır.


Hubert Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, modern toplumların karmaşık yapısını anlamak için güçlü bir araç sunmaktadır. Bu yaklaşım, gerçekliğin çok boyutlu ve dinamik doğasını vurgulayarak, sosyal bilimlerde yeni araştırma alanları açmaktadır. İletişimsel yapısalcılık perspektifinden geliştirilen bu yaklaşım, mikro düzeydeki etkileşimlerle makro düzeydeki toplumsal yapılar arasındaki bağlantıyı kurmayı amaçlamaktadır.

Knoblauch'un çalışmaları, sosyolojik teorinin sınırlarını genişleterek, iletişim, kültür ve teknoloji alanlarındaki gelişmeleri anlamak için yeni perspektifler sunmaktadır. Bu yaklaşım, günümüzün hızla değişen ve karmaşıklaşan toplumsal yapısını anlamak için özellikle değerlidir.


Çoklu gerçeklikler yaklaşımının en önemli katkılarından biri, farklı gerçeklik alanları arasındaki geçişleri ve bu alanların birbirleriyle olan etkileşimlerini incelemesidir. Bu perspektif, modern bireylerin günlük yaşamlarında nasıl sürekli olarak farklı gerçeklik alanları arasında hareket ettiklerini anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Örneğin, bir kişinin iş yaşamı, aile yaşamı, sosyal medya varlığı ve hobilerle ilgili aktiviteleri arasındaki geçişler, her biri kendine özgü normları, iletişim biçimleri ve anlamlandırma süreçleri olan farklı gerçeklik alanlarına geçişler olarak incelenebilir. Bu yaklaşım, modern bireyin çoklu kimliklerini ve bu kimliklerin farklı bağlamlarda nasıl performans edildiğini anlamak için de faydalıdır.


Knoblauch'un yaklaşımı, aynı zamanda kültürel çalışmalar alanında da önemli uygulama alanları bulmaktadır. Özellikle kültürlerarası iletişim ve küreselleşme süreçlerinin anlaşılmasında, çoklu gerçeklikler perspektifi değerli içgörüler sunabilir. Farklı kültürel gerçekliklerin bir araya gelmesi, çatışması ve yeni hibrit formların ortaya çıkması, bu yaklaşım çerçevesinde incelenebilir. Örneğin, göçmen toplulukların hem kendi kültürel gerçekliklerini koruma çabaları hem de yeni kültürel bağlamlara uyum sağlama süreçleri, çoklu gerçeklikler yaklaşımı ile analiz edilebilir. Bu bağlamda, kültürel kimliğin nasıl müzakere edildiği, farklı kültürel gerçeklikler arasındaki geçişlerin nasıl yönetildiği ve yeni kültürel formların nasıl ortaya çıktığı incelenebilir.


Knoblauch'un teorisi, aynı zamanda dijital çağın getirdiği yeni gerçeklik formlarını anlamak için de önemli bir çerçeve sunmaktadır. Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve karma gerçeklik teknolojilerinin gelişimi ile birlikte, fiziksel ve dijital gerçekliklerin iç içe geçtiği yeni alanlar ortaya çıkmaktadır. Bu teknolojiler, insanların gerçeklik algısını ve deneyimini temelden değiştirmektedir. Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, bu yeni gerçeklik formlarının nasıl oluştuğunu, nasıl deneyimlendiğini ve toplumsal etkilerini anlamak için kullanılabilir. Örneğin, sanal gerçeklik oyunlarında veya sosyal platformlarda oluşturulan alternatif dünyaların, kullanıcıların gerçeklik algısını nasıl etkilediği, bu sanal ortamlarda oluşan sosyal normların ve etkileşim biçimlerinin fiziksel gerçeklikle nasıl ilişkilendiği incelenebilir.


Knoblauch'un yaklaşımı, bilgi sosyolojisi alanında da önemli katkılar sunmaktadır. Farklı bilgi türlerinin ve epistemik toplulukların nasıl oluştuğunu, sürdürüldüğünü ve birbirleriyle etkileşime girdiğini anlamak için çoklu gerçeklikler perspektifi kullanılabilir. Bu bağlamda, bilimsel bilgi, gündelik bilgi, uzman bilgisi, yerel bilgi gibi farklı bilgi formları arasındaki ilişkiler ve geçişler incelenebilir. Örneğin, bilimsel bir bulgunun nasıl popüler kültüre tercüme edildiği, bu süreçte hangi anlam dönüşümlerinin gerçekleştiği ve farklı gerçeklik alanlarında nasıl farklı şekillerde yorumlandığı analiz edilebilir. Bu yaklaşım, aynı zamanda "alternatif gerçekler" ve "sahte haberler" gibi çağdaş fenomenleri anlamak için de değerli bir perspektif sunabilir.


Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı, politika ve kamusal alan çalışmalarında da uygulanabilir. Farklı politik gerçekliklerin nasıl oluştuğu, sürdürüldüğü ve çatıştığı bu yaklaşım çerçevesinde incelenebilir. Özellikle kutuplaşmış politik ortamlarda, farklı grupların nasıl kendi gerçeklik alanlarını oluşturduğu ve bu alanlar arasındaki iletişimin nasıl zorlaştığı analiz edilebilir. Bu bağlamda, medyanın rolü, sosyal medya platformlarının etkisi ve politik söylemlerin nasıl farklı gerçeklik algıları yarattığı incelenebilir. Ayrıca, kamusal alanın dönüşümü ve yeni dijital kamusal alanların ortaya çıkışı da çoklu gerçeklikler perspektifinden değerlendirilebilir.


Knoblauch'un metodolojik katkıları, özellikle videografi yönteminin geliştirilmesi, sosyal bilimlerde yeni araştırma imkanları açmıştır. Bu yöntem, iletişimsel eylemlerin ve gerçeklik inşa süreçlerinin çok boyutlu olarak incelenmesini mümkün kılmaktadır. Videografi, sadece sözel iletişimi değil, aynı zamanda beden dili, mekansal düzenlemeler, nesnelerin kullanımı gibi unsurları da dikkate alarak, sosyal etkileşimlerin bütüncül bir analizini sağlar. Bu metodolojik yaklaşım, özellikle kurumsal etkileşimler, ritüeller, performanslar gibi karmaşık sosyal durumların incelenmesinde etkili olmaktadır. Knoblauch'un bu katkısı, sosyal bilimlerde görsel-işitsel verilerin kullanımının artmasına ve iletişimsel süreçlerin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasına öncülük etmiştir.


Hubert Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı ve iletişimsel yapısalcılık perspektifi, modern toplumların karmaşık yapısını anlamak için zengin bir teorik çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım, gerçekliğin çok boyutlu ve dinamik doğasını vurgulayarak, sosyal bilimlerde yeni araştırma alanları açmakta ve mevcut teorik yaklaşımları zenginleştirmektedir. Knoblauch'un çalışmaları, mikro düzeydeki etkileşimlerle makro düzeydeki toplumsal yapılar arasındaki bağlantıyı kurma çabasıyla, sosyolojik analizin kapsamını genişletmektedir.


Knoblauch'un yaklaşımının önemli bir yönü de, gündelik yaşamın rutin pratiklerini ve sıradan etkileşimleri inceleyerek, toplumsal gerçekliğin nasıl sürekli olarak yeniden üretildiğini ve dönüştürüldüğünü göstermesidir. Bu perspektif, toplumsal değişim süreçlerini anlamak için de değerli bir çerçeve sunmaktadır. Örneğin, yeni teknolojilerin gündelik yaşama entegrasyonu sürecinde, insanların bu teknolojileri nasıl anlamlandırdıkları, kullanım pratiklerini nasıl geliştirdikleri ve bu süreçte mevcut gerçeklik algılarının nasıl dönüştüğü incelenebilir.


Çoklu gerçeklikler yaklaşımı, aynı zamanda güç ilişkilerini ve hegemonik süreçleri anlamak için de kullanılabilir. Farklı gerçeklik alanlarının nasıl oluşturulduğu, hangi aktörlerin bu süreçlerde etkili olduğu ve bazı gerçeklik tanımlarının neden diğerlerine göre daha baskın hale geldiği bu perspektiften incelenebilir. Bu bağlamda, medyanın, eğitim kurumlarının, siyasi otoritelerin ve diğer toplumsal kurumların gerçeklik inşa süreçlerindeki rolleri analiz edilebilir.


Knoblauch'un yaklaşımı, dijital çağın getirdiği yeni toplumsal fenomenleri anlamak için de özellikle uygundur. Örneğin, sosyal medya platformlarının yarattığı yeni iletişim biçimleri ve etkileşim kalıpları, çoklu gerçeklikler perspektifinden incelenebilir. Bu platformlarda oluşan sanal toplulukların, kendi gerçeklik alanlarını nasıl yarattıkları, bu alanların fiziksel gerçeklikle nasıl ilişkilendiği ve kullanıcıların farklı platformlar arasında nasıl geçiş yaptıkları analiz edilebilir. Ayrıca, dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan "sürekli bağlantıda olma" durumunun, bireylerin gerçeklik algısını ve sosyal ilişkilerini nasıl etkilediği de bu yaklaşım çerçevesinde incelenebilir.


Knoblauch'un teorisi, kriz durumlarında toplumsal gerçekliğin nasıl yeniden şekillendiğini anlamak için de kullanılabilir. Örneğin, küresel salgın gibi olağanüstü durumlarda, farklı toplumsal grupların nasıl farklı gerçeklik algıları geliştirdiği, bu algıların nasıl çatıştığı ve uzlaştığı, ve yeni normların nasıl oluştuğu incelenebilir. Bu bağlamda, risk algısı, güven, dayanışma gibi kavramların farklı gerçeklik alanlarında nasıl anlamlandırıldığı ve uygulandığı analiz edilebilir.


Knoblauch'un metodolojik katkıları, özellikle videografi yöntemi, sosyal bilimlerde yeni araştırma imkanları sunmaktadır. Bu yöntem, iletişimsel eylemlerin ve gerçeklik inşa süreçlerinin çok boyutlu olarak incelenmesini mümkün kılmaktadır. Videografi, sadece sözel iletişimi değil, aynı zamanda beden dili, mekansal düzenlemeler, nesnelerin kullanımı gibi unsurları da dikkate alarak, sosyal etkileşimlerin bütüncül bir analizini sağlar. Bu metodolojik yaklaşım, özellikle kurumsal etkileşimler, ritüeller, performanslar gibi karmaşık sosyal durumların incelenmesinde etkili olmaktadır.


Knoblauch'un yaklaşımı, aynı zamanda interdisipliner araştırmaları teşvik etmektedir. Sosyoloji, iletişim çalışmaları, kültürel çalışmalar, medya çalışmaları, antropoloji, psikoloji gibi farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar, çoklu gerçeklikler perspektifini kendi alanlarına uyarlayarak yeni araştırma soruları ve yöntemleri geliştirebilirler. Bu interdisipliner potansiyel, karmaşık toplumsal fenomenleri daha kapsamlı ve bütüncül bir şekilde anlamamıza yardımcı olabilir.


Sonuç olarak, Hubert Knoblauch'un çoklu gerçeklikler yaklaşımı ve iletişimsel yapısalcılık perspektifi, modern toplumların karmaşık yapısını anlamak için zengin bir teorik çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım, gerçekliğin çok boyutlu ve dinamik doğasını vurgulayarak, sosyal bilimlerde yeni araştırma alanları açmakta ve mevcut teorik yaklaşımları zenginleştirmektedir. Knoblauch'un çalışmaları, mikro düzeydeki etkileşimlerle makro düzeydeki toplumsal yapılar arasındaki bağlantıyı kurma çabasıyla, sosyolojik analizin kapsamını genişletmekte ve çağdaş toplumların karmaşık dinamiklerini anlamak için değerli araçlar sunmaktadır.


      Kaynakça


  1. Knoblauch, H. (2020). The Communicative Construction of Reality. Routledge.

  2. Knoblauch, H. (2013). Communicative Constructivism and Mediatization. Communication Theory, 23(3), 297-315.

  3. Knoblauch, H. & Schnettler, B. (2012). Videography: Analysing Video Data as a 'Focused' Ethnographic and Hermeneutical Exercise. Qualitative Research, 12(3), 334-356.

  4. Berger, P. L. & Luckmann, T. (1966). The Social Construction of Reality: A Treatise in the Sociology of Knowledge. Penguin Books.

  5. Couldry, N. & Hepp, A. (2017). The Mediated Construction of Reality. Polity Press.

  6. Schütz, A. (1967). The Phenomenology of the Social World. Northwestern University Press.

  7. Goffman, E. (1959). The Presentation of Self in Everyday Life. Doubleday.

  8. Luckmann, T. (2008). On Social Interaction and the Communicative Construction of Personal Identity, Knowledge and Reality. Organization Studies, 29(2), 277-290.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...