Ana içeriğe atla

Hubert Knoblauch’un İletişimsel İnşa(cılık) Teorisi

 Hubert Knoblauch’un İletişimsel İnşacılık Teorisi


Hubert Knoblauch'un İletişimsel İnşacılık Teorisi, sosyal gerçekliğin inşası ve sürdürülmesinde iletişimin merkezi rolünü vurgulayan çağdaş bir sosyolojik yaklaşımdır. Bu teori, Peter L. Berger ve Thomas Luckmann'ın "Gerçekliğin Sosyal İnşası" (1966) adlı klasik eserinden ilham alırken, aynı zamanda onu önemli ölçüde genişletir ve güncelleştirir.


İletişimsel İnşacılık Teorisi, sosyal gerçekliğin insanlar arasındaki etkileşimler yoluyla sürekli olarak inşa edildiği, yeniden üretildiği ve dönüştürüldüğü fikrine dayanır. Knoblauch, bu süreçte iletişimin oynadığı rolü vurgular. Ona göre, iletişim sadece var olan gerçekliği yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda bu gerçekliği aktif olarak şekillendirir.


Knoblauch, iletişimi geniş bir çerçevede ele alır. Sadece sözlü ve yazılı iletişimi değil, aynı zamanda beden dili, mimikler, jestler, mekansal düzenlemeler ve hatta teknolojik aracıların kullanımı gibi unsurları da iletişimin bir parçası olarak görür. Bu geniş iletişim anlayışı, teorinin modern toplumların karmaşık iletişim pratiklerini analiz etmede güçlü bir araç haline gelmesini sağlar.


Bilgi ve Anlamın İnşası:

İletişimsel İnşacılık Teorisi'ne göre, bilgi ve anlam iletişim süreçleri içinde ortaklaşa inşa edilir. Bu yaklaşım, bilginin sadece bireysel zihinlerde var olmadığını, aksine sosyal etkileşimler yoluyla oluştuğunu ve paylaşıldığını vurgular.


Knoblauch, bu süreçte "ortak bilgi stoklarının" önemini vurgular. Bu ortak bilgi stokları, bir toplumun veya grubun üyeleri tarafından paylaşılan ve iletişim yoluyla sürekli olarak güncellenen bilgi ve anlam repertuarlarıdır. Bu stoklar, gündelik etkileşimleri mümkün kılar ve sosyal düzenin temelini oluşturur.


Ayrıca, Knoblauch bilginin sadece bilişsel bir fenomen olmadığını, aynı zamanda bedensel ve duygusal boyutları da olduğunu vurgular. Bu nedenle, iletişimsel inşa süreçlerinde sözel olmayan iletişim, duygusal ifadeler ve bedensel pratikler de önemli bir rol oynar.


Performatif Boyut:

İletişimsel İnşacılık Teorisi'nin önemli bir özelliği, iletişimin performatif boyutuna yaptığı vurgudur. Knoblauch'a göre, iletişim sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir performanstır. Bu performans, sosyal gerçekliği aktif olarak inşa eder ve dönüştürür.


Örneğin, bir dini ritüel sadece var olan inançları ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda bu inançları ve onlarla ilişkili sosyal gerçekliği performatif olarak yeniden üretir ve güçlendirir. Benzer şekilde, bir politik konuşma sadece fikirleri iletmez, aynı zamanda belirli bir politik gerçekliği performatif olarak inşa eder.


Bu performatif boyut, iletişimin gücünü ve sosyal gerçekliğin inşasındaki rolünü anlamak için kritik öneme sahiptir. Knoblauch, bu performatif boyutun analizinde video analizi gibi yöntemlerin önemini vurgular, çünkü bu yöntemler iletişimin sözel olmayan ve bağlamsal unsurlarını da yakalamayı mümkün kılar.


Medya ve Teknoloji:

Knoblauch'un İletişimsel İnşacılık Teorisi, modern toplumların medya ve teknoloji odaklı doğasını dikkate alır. Knoblauch, medya ve iletişim teknolojilerinin sadece iletişimi kolaylaştırmadığını, aynı zamanda yeni iletişim formları ve dolayısıyla yeni sosyal gerçeklikler yarattığını öne sürer.


Örneğin, sosyal medya platformları sadece var olan sosyal ilişkileri yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda yeni sosyal etkileşim biçimleri ve dolayısıyla yeni sosyal gerçeklikler yaratır. Benzer şekilde, sanal gerçeklik teknolojileri, tamamen yeni deneyim ve etkileşim formları oluşturarak, sosyal gerçekliğin inşasında yeni boyutlar açar.


Knoblauch, bu teknolojik  iletişim formlarının analizinde "medyatikleşme" kavramını kullanır. Bu kavram, medya ve iletişim teknolojilerinin toplumsal yaşamın tüm alanlarına nüfuz etme sürecini ifade eder ve İletişimsel İnşacılık Teorisi'nin önemli bir bileşenini oluşturur.


Makro ve Mikro Düzeylerin Entegrasyonu:

İletişimsel İnşacılık Teorisi'nin güçlü yönlerinden biri, mikro düzeydeki etkileşimler ile makro düzeydeki toplumsal yapılar arasında bir köprü kurma çabasıdır. Knoblauch, gündelik etkileşimlerin nasıl daha geniş toplumsal yapıları oluşturduğunu ve aynı zamanda bu yapıların gündelik etkileşimleri nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışır.


Bu yaklaşım, toplumsal kurumların, kültürel normların ve güç ilişkilerinin nasıl iletişimsel pratikler yoluyla sürekli olarak yeniden üretildiğini ve dönüştürüldüğünü anlamak için bir çerçeve sunar. Aynı zamanda, bu makro yapıların gündelik etkileşimleri nasıl etkilediğini ve sınırladığını da inceler.


Örneğin, bir iş yerindeki gündelik etkileşimler, daha geniş kurumsal ve ekonomik yapıları nasıl yeniden üretir ve dönüştürür? Ya da, medyadaki temsiller, toplumsal cinsiyet normlarının inşasını ve sürdürülmesini nasıl etkiler? İletişimsel İnşacılık Teorisi, bu tür soruları cevaplayabilmek için bir çerçeve sunar.


Metodolojik Yaklaşımlar:

İletişimsel İnşacılık Teorisi, yeni metodolojik yaklaşımların geliştirilmesini de teşvik etmiştir. Knoblauch, özellikle videografi yöntemini öne çıkarır. Bu yöntem, iletişimin çok boyutlu doğasını - sözel, bedensel, mekânsal ve zamansal boyutları - yakalamayı amaçlar.


Videografi, iletişimsel eylemlerin detaylı analizine olanak tanır. Örneğin, bir toplantıdaki sözel olmayan iletişim, mekânsal düzenlemeler ve zamansal ritimler gibi unsurların, iletişimin anlamı ve etkisi üzerindeki rolünü incelemeyi mümkün kılar.


Bunun yanı sıra, Knoblauch etnografik yöntemleri de vurgular. Katılımcı gözlem, derinlemesine görüşmeler ve gündelik yaşam pratiklerinin analizi gibi yöntemler, iletişimsel inşa süreçlerinin derinlemesine anlaşılmasına katkıda bulunur.


Eleştiriler ve Tartışmalar:

İletişimsel İnşacılık Teorisi, sosyal bilimlerde geniş bir etki yaratmış olsa da, bazı eleştirilere de maruz kalmıştır. Bu eleştiriler teorinin güçlü ve zayıf yönlerini anlamak açısından önemlidir.


Bir eleştiri, teorinin mikro düzeydeki etkileşimlere fazla odaklanarak, makro yapısal faktörleri yeterince dikkate almadığı yönündedir. Ancak Knoblauch, bu eleştiriye karşı, teorinin tam da mikro ve makro düzeyler arasında bir köprü kurma çabası olduğunu savunur.


Diğer bir eleştiri, teorinin gerçeklik kavramını aşırı göreceli hale getirdiği ve bu durumun bilimsel bilginin değerini azaltabileceği yönündedir. Knoblauch, bu eleştiriye karşı, teorinin amacının gerçekliğin varlığını reddetmek değil, onun sosyal inşa süreçlerini anlamak olduğunu vurgular.


Bazı eleştirmenler, teorinin güç ilişkilerini ve yapısal eşitsizlikleri yeterince ele almadığını öne sürmüştür. Knoblauch, bu eleştiriyi dikkate alarak, sonraki çalışmalarında güç dinamiklerinin iletişimsel inşa süreçlerindeki rolüne daha fazla odaklanmıştır.


Teorinin Uygulamaları:

İletişimsel İnşacılık Teorisi, çeşitli alanlarda uygulanabilir ve analitik bir çerçeve sunar. Örneğin:


a) Örgüt Çalışmaları: Teori, örgütsel kültürün, kimliklerin ve pratiklerin iletişimsel inşasını anlamak için kullanılabilir.


b) Medya Çalışmaları: Medya içeriklerinin ve pratiklerinin sosyal gerçekliği nasıl şekillendirdiğini anlamak için bir çerçeve sunar.


c) Din Sosyolojisi: Dini inançların, pratiklerin ve kurumların iletişimsel inşasını analiz etmek için kullanılabilir.


d) Bilim ve Teknoloji Çalışmaları: Bilimsel bilginin ve teknolojik yeniliklerin sosyal inşasını anlamak için bir perspektif sunar.


e) Kültürel Çalışmalar: Kültürel normların, değerlerin ve pratiklerin iletişimsel inşasını incelemek için kullanılabilir.



Hubert Knoblauch'un İletişimsel İnşacılık Teorisi, sosyal gerçekliğin inşası ve sürdürülmesinde iletişimin merkezi rolünü vurgulayan kapsamlı bir yaklaşım sunar. Bu teori, modern toplumların karmaşık iletişim pratiklerini anlamak için güçlü bir analitik çerçeve sağlar.


Teori, bilginin ve anlamın ortaklaşa inşası, iletişimin performatif boyutu, medya ve teknolojinin rolü, makro ve mikro düzeylerin entegrasyonu gibi temel bileşenleriyle, sosyal bilimlerde önemli bir etki yaratmıştır.


İletişimsel İnşacılık Teorisi, sosyal gerçekliğin dinamik ve sürekli değişen doğasını vurgulayarak, toplumsal fenomenleri anlamak için yeni perspektifler sunar. Bu yaklaşım, günümüzün hızla değişen ve teknoloji odaklı dünyasında, sosyal etkileşimleri ve toplumsal süreçleri anlamak için değerli bir araç olmaya devam etmektedir.


Kaynakça:


Knoblauch, H. (2013). Communicative Constructivism and Mediatization. Communication Theory, 23(3), 297-315.

Knoblauch, H. (2020). The Communicative Construction of Reality. Routledge.

Berger, P. L., & Luckmann, T. (1966). The Social Construction of Reality: A Treatise in the Sociology of Knowledge. Doubleday & Company.

Knoblauch, H. (2008). Spirituality and Popular Religion in Europe. Social Compass, 55(2), 140-153.

Knoblauch, H. (2005). Focused Ethnography. Forum Qualitative Sozialforschung / Forum: Qualitative Social Research, 6(3).

Keller, R., Knoblauch, H., & Reichertz, J. (Eds.). (2013). Kommunikativer Konstruktivismus: Theoretische und empirische Arbeiten zu einem neuen wissenssoziologischen Ansatz. Springer VS.

Knoblauch, H., & Schnettler, B. (2012). Videography: analysing video data as a 'focused' ethnographic and hermeneutical exercise. Qualitative Research, 12(3), 334-356.

Couldry, N., & Hepp, A. (2017). The Mediated Construction of Reality. Polity Press.

Knoblauch, H. (2016). The Communicative Construction of Transcendence: A New Approach to Popular Religion. In H. Knoblauch & M. Altglas (Eds.), Spirituality and Secularization (pp. 28-49). De Gruyter.

Tuma, R., Schnettler, B., & Knoblauch, H. (2013). Videographie: Einführung in die interpretative Videoanalyse sozialer Situationen. Springer VS.




...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTONY FLEW'İN YANILMIŞIM TANRI VARMIŞ KİTABININ ÖZETİ-1-

                Flew, bu kitabında çocukluğundan itibaren inanç  bakımından yaşadığı tecrübelere yer vererek kısaca ateizmden teizme geçişini anlatıyor. İçinde doğduğu ailenin  Hıristiyanlığa bağlı olduğunu,  babasının vaizlik yaptığını, ayin ve toplantılara katıldıklarını bununla birlikte kendisinin dini bir feyz ve zevke almadığını ifade ediyor. Kitapta ilk önce ateizmi savunan kendi yazdığı eserlere ve onların  temel görüşleriyle bunlara verilen cevaplara  yer veriyor. Yazar, kısaca okumaları ve çalışmalarının kendisini bilimsel olarak benimsediği (öne sürülen iddianın götürdüğü yere gitmek) ilkeyle tutarlı bir biçimde yaşadığı değişimi samimiyetle anlatıyor. Kitap ayrıca ateizm konusundaki temel yaklaşımlara ana hatları ile yer veriyor. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Hıristiyan temelli inançlardan ateizme evirilişinin ilk adımını kötülük probleminin oluşturduğunu söylüyor. O zamanlar ailes...

Şerif Mardin’in ‘Din ve İdeoloji’ Eseri Üzerine

     Din ve İdeoloji kitabı, çapı küçük fakat içerik olarak oldukça geniş ve derin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Efradını cami ağyarını mani bir ifade ile alanında tam bir başvuru kaynağıdır.      Yazar, ilk önce ideoloji kavramını  iki ayrı kategoride ele alıyor: Sert ideoloji ve yumuşak ideoloji. “Sert” ideolojiyle, sistematik bir şekilde işlenmiş, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmış, muhtevası kuvvetli bir yapı kastedilirken,  “yumuşak” ideoloji ile de, kitlelerin, çok daha şekilsiz inanç ve bilişsel (cognitive) sistemleri ifade ediliyor. Yazar, ideolojiyi ise kitle toplumunun belirmesiyle beraber önem kazanan inançlar ve idare edilen”lerin arasında yaygın, yönlü, fakat sınırlı, belirsiz fikir kümeleri olarak tanımlıyor. İdeolojiler, siyasi fikir tarihi açısından  uzun zaman, insanların aklını çelen kuraldışı etkenler olarak tanımlanmıştır. [1] Yazar, bilimsellik niteliğinin üç ana...

MEHMET EVKURAN’IN SÜNNİ PARADİGMAYI ANLAMAK ADLI ESERİNDEN

     (Mehmet Evkuran,Sünni Paradigmayı Anlamak, Ankara Okulu Yayınları,2015,3.Baskı) Evkuran, Sünni paradigmayı anlamak adlı çalışmasında Ehli sünnetin siyaset düşüncesinin yapısı ve sorunlarını konu edinmektedir. Bu yazıda daha çok kitaptan alıntılara yer verilecektir. Eser, son yüz elli iki yüz yıl içinde geri kalışımız bağlamında yapılan tartışmaların merkezinde yer alan Sünni düşünceyi konu edinmektedir. Daha önceki yapılan çalışmalarda geleneksel din anlayışı, geleneksel dini düşünce şeklinde eleştirilerin hedefinde olduysa da bu çalışmada zihniyet ve dünya görüşü oluşturucu yanıyla Sünni gelenek, Türkiye’de bir bütün olarak ilk defa derli toplu, eleştirel olarak bir çalışmaya konu edilmiştir. Yazara göre kendini bir hakikat ve dinin en doğru yorumu olarak temellendiren Ehl-i Sünnet söylemi, varlığını tehdit ettiğini düşündüğü yaklaşımlara karşı koyduğu gibi, onu bilimsel/ideolojik bir okumanın nesnesi/konusu yapan yaklaşımlara karşı da kendini savunmaktadır...