Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Baykan Sezer’in Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı Kitabının Değerlendirilmesi

          Sezer’in din olgusuna  yaklaşımı egemen Batı sosyolojisinin perspektifinden ve Türkiye’deki dine karşı bakış açısından farklıdır.Günümüzün din hakkındaki egemen yargılarının çoğu 19.Yüzyıl modern bilim anlayışının ürünüdür.Sezer’e göre sosyoloji,  bir toplumsal varlığın kendisini idrak etmesini ifade eden bilimsel bilinçten  başka bir şey değildir. Sezer, Sosyolojinin bir bilim kimliğine sahip olmasına neden olan olayın ve sosyolojinin birinci konusunun endüstri devrimi ve bunun sonucunda meydana gelen ilişkiler ve sorunlar olduğunu düşünmektedir.  Batı sosyolojisi din konusuna endüstri devrimine bağlı olarak eğilmiştir. Batı endüstri ilişkilerini, daha iyi açıklayabilmek için batı dışı toplumları daha iyi tanımlayabilmek ve bu nedenle de din konusuna eğilecektir. Sezer, kendisinin din konusunu ele almasını ise şöyle açıklıyor: ‘ Din endüstri devrimi ile yeryüzünde kurulan toplumlar arası ilişkileri kavrayabilmemize yard...

Nurettin Topçu'nun Mehmet Akif'i

Cemil Meriç, Kırk Ambar’da özenle seçtiği kavramlarla bir aydın portresi çizer: "Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır, insan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: 'uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs." Bu biçilen bir elbise modeli olsaydı, bu elbisenin her halde en münasip duracağı şahsiyetlerden biri Nurettin Topçu olurdu. Nurettin Topçu,  üstadın ifadeleriyle aydını oluşturan uyanık şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan mütecessis bir münevverdir. Topçu merhum aynı zamanda kendi kafasıyla düşünen,  kendi gönlüyle hisseden kişidir. Topçu, Avrupa’yı görmüş, doktorasını Fransa’da yapmış biri olarak yönünü şaşırmamış, istikametini korumuş, kendi toplumuna yabancılaşmamış, Doğu’yu ve Batı’yı da bilen biridir. Tanzimat devrinden itibaren devam eden süreçte Avrupa görmüş aydınların...

DİNDARLIĞIMIZ ve SELMAN-I FARİSİ RA

       İçinde bulunduğumuz coğrafyada genel olarak büyük  çoğunluk,İslam'ı bir aile ortamında yani kendisini kuşatan bir sosyal çevrede öğreniyor. Bu şekilde önceki kuşaklardan gördüğü kadarı ile İslam'ı algılıyor, anlıyor ve hayat boyu da büyük bir oranda  bu geleneksel zihniyet dini yaşamını biçimlendiriyor. Ailesinde gördüğü dindarlığın doğruluğunu sorgulayıp doğru bilgiye ulaşmanın çabasında olanlarda eksik değil ama bu gruptakilerin oldukça az olduğu söylenebilir.Geleneğin bu konularda ne kadar belirleyici olduğunu toplumsal hafızada bir zincir oluşturması ve değer ve normların devamlılığını bu şekilde  sağlamasından anlayabiliriz.Birey dünyaya geldiğinde etrafını kuşatan toplumsal ve kültürel dünyayı hazır bulmaktadır. İnsan kendi sosyal çevresini kuşatan toplumsal dünyanın  gözlüğü ile olaylara bakar ve onları yorumlar. Aile ve yakın sosyal çevrenin bu bağlamda din algısı ve dindarlık biçimleri olumlu veya olumsuz bir biçimde ku...

Göç, Toplum ve Gelecek*

                      Göçü tarihsel anlamda   Hz. Adem´e kadar götürebiliriz. Cenneten dünyaya zorunlu sürgünle baslayan göç, maddi, manevi   ve daha farklı sekillerde tezahür ederek devam etmektedir.Aslında insanın hayatı doğum öncesi, doğum,yaşam, ölüm ve ölüm ötesi hep birlikte hep bir ayrılık   ve göç hikayesi olduğunu söyleyebiliriz. Mevlana, insanın bu temel hikayesini ,yurdundan koparılan, değişik   ve yakıcı süreçlerden geçen kamışın bataklıktan   ney olma süreciyle açıklayarak daha aşikar hale getirmisti. Göçün   ne    kadar insanla içiçe olduğunu anlamak icin   peygamberlerin hayatlarına söyle bir göz atmak yeterlidir sanırım. Göç,    Hz. Adem´den Hz. Ibrahim´ e, Hz. Yusuf´tan Hz. Musa´ ya ondan da   insanlığın efendisi Peygamberimiz   Hz. Muhammed (SAV)´e   kadar peygamberlerin değişmez kaderleri olmustur.   ...