İmam-ı Azam’a göre fıkıh dindir, dîni
anlamaktır. Başka düşüncelerin altında kalan kimse bunu elde edemez. Yalnız
hakkın peşinde koşan kimse ona yol
bulur, hakikat öyle nazlı bir sevgilidir ki, kendini ona tam vermeyene râm
olmaz. Hakikat âşığı bu yolda kendisi galip gelmiş, mağlûp düşmüş onun için hep
birdir. Yeter ki hakikat meydana çıksın. Mademki hakikat meydana çıkmıştır,
öyle ise o galip demektir. Çünkü aradığı budur. Münazara ve mübahasede hasmı
onu ikna ederse hakikat meydana çıktı diye yine sevinir, mağlûp da olsa
hakikati anladı diye kendini galip sayar. Hakkı aramaktaki ihlâstan dolayıdır
ki, kendi görüşünün mutlaka hak olduğunu ileri sürüp iddia etmiyor, şöyle
diyordu: «Bizim görüşümüz budur. Buulaşabildiğimiz en güzel görüştür. Kim ki
bizim bu kavlimizden daha iyisini bulursa doğru olan odur.» Kendisine :
— Ya Ebû Hanîfe, bu verdiğin fetva şüphe
götürmez bir hakikat mıdır? dediler.
— Bilmem vallahi, dedi. Belki de şüphe
kaldırmaz bir bâtıl olabilir!
M. Ebu Zehra'nın Ebu Hanife Kitabından...
Yorumlar
Yorum Gönder